% 2,2
Barcelona - Bayern maçı iki ayrı kutuptaki oyunun sahada nasıl duracağına dair bir deney gibiydi. Barcelona sonucu alınca uzatmadı deneyi ama yine de mükemmellerdi. Daha da fazla kuracak cümlem yok bu karşılaşma ile ilgili. Başlıktaki yüzde ise Barcelona'nın rövanşta 4 veya üstü gol yeme ihtimalidir. 8/366. Mucize kovalayanlara yardımımız dokunsun.1963 Cup Win.Cup FC Barcelona 4-4 Hamburger S.V. 1976 UEFA Cup Levski Spartak 5-4 FC Barcelona1980 UEFA Cup FC Barcelona 0-4 Köln F.C. 1984 Cup Win.Cup FC Barcelona 1-4 F.C. Metz 1994 EuropeanCup A.C. Milan 4-0 FC Barcelona 1997 European Cup FC Barcelona 0-4 Dinamo Kiev 2000 European Cup Valencia 4-1 FC Barcelona2005 European Cup Chelsea 4-2 FC BarcelonaEtiketler: Futbol
Fenerbahçe Peace Cup 2009'da
Haftasonu yazmıştık Peace Cup 2009 hakkında. Bu yaz oynanacak hazırlık turnuvaları arasında en sıkı ve prestijli olanlarından birisi. Mini bir Şampiyonlar Ligi dahi denebilir. Katılımcılar da bir bir belli olmaya başladı. Aston Villa'dan sonra Fenerbahçe'nin de 24 Temmuz'da başlayacak ve Endülüs'ün 5 kentinde oynanacak turnuvaya katılacağı açıklandı. Tabi bu durumu yine Fenerbahçe'nin süper güncel resmi web sitesinden değil turnuva organizatörlerinden öğrendik.Etiketler: Futbol
Yampiri United
Bahisçilere geçmiş olsun öncelikle, ama üzülmesinler Porto herkesi ters köşeye yatırdı. Ömer Üründül vari bir giriş yapalım hemen. United kadrosunu gördüğümde Düşler Tiyatrosu'nda zor bir gece olacağını düşündüm. Alex Ferguson Aston Villa maçını yedeklerle çıktığından olsa gerek pek önemsememiş ve o maçın derslik olabileceğine inanmamış. Zira savunma göbeğine Ferdinand'ın yokluğunda O'Shea yerine Evans'ı yerleştirmiş yine. O maçta da çok açık görülmüştü ki Kuzey İrlandalı United'ın dengesini bozuyor. Bazen futbolda 1 oyuncu bile bütün takımı bozmaya yetebiliyor. Inter evinde United'ı yenemezken bu isim Inter adına Kolombiyalı stoper Rivas'tı mesela. Bir stoperin oyunun karakterini bu kadar etkilemesi kimilerine mantıksız gelebilir ama bana göre bir takımın kompakt olabilmesi için anahtar onlarda artık. Oyuna katılmaları, ortasahalarına yakın oynamaları şart. Yeni mode futbol klişemizin de o bakımdan bir zaman sonra "çift yönlü stoper" olacağını düşünüyorum. Evans yetenekli olsa da henüz ürkek ceylan gibi. Geride kalıyor ekseriyetle, ortasahadaki arkadaşlarına yaklaşmayı deneyip doğru pası atamadığında bu karakteri iyice ayyuka çıkıyor. Üzüm üzüme de baka baka kararıyor elbet. Hal böyle oluna Evra da çıkamadı gönül rahatlığıyla. Evra çıkamayınca Park da bozuldu. United'ın sol kanadı felç oldu. Üstelik savunmaya da yaramadı bu. Rodriguez dahi bir sol açık olmasına rağmen o alan deplase oldu ve golünü sağ kanattan aldığı topla atmayı bildi.Manchester United'ın tek sorunu bu olsa yine iyi. Kaleci, savunmanın ortası, ortasahanın ortası ve forvet. Bir takımın ayakta kalması için bu tek hattın sağlam olması lazım. Girizgahı Ferdinandsız savunmadan yaptık zaten. Ortasaha kağıt üzerinde tamam gözükse de Scholes gününde değil. Forvette ise Berbatov yok. Yerlerine oynayanlara rağmen United standardında çürük bir omurga bu. Böyle bir durumda baskın oyun oynamak için gereken şey optimum açık performansı ama Park ve Ronaldo gördüğüm en kötü performanslarını sergilediler. Sadece ama sadece koşup sonunda aldıkları topları ezdiler. United'ın sahadaki duruşu da dik olmaktan çıkıp yampiri oldu. Durum o kadar vahimdi ki Bruno Alves'in yaptığı o no look geri pasa ve moral bozukluğuna rağmen gardı düşmesi beklenen Porto oyunda çok daha etkiliydi. United için daha da kötüsü bu çürük omurgaya yama yapacak adamın olmamasıydı kulübede. Tek çare açıkların performansını arttırabilmekti. Giggs ve Tevez değişiklikleri benim için doğru o bakımdan ama yine de bekleneni verdiğini söylemek güç. Koca maç sadece Rooney'e baktı koca takım bu tabloda. İnsanüstü oynadı Rooney ama sadece beraberliği kurtarabildi.Porto'ya da bakmak lazım. Jesualdo Ferreria'nın takımı o kötü Fenerbahçe karşısında izlediğimiz, Zico dönemindeki Fener olsaydı 3 atardık dediğimiz kötü Porto değil. Oyunlarını sürekli geliştirmişler ve alışkanlıklarını mekanize hale getirmişler. Bir ucunda Helton diğer ucunda Lisandro Lopez'in olduğu omurga çok sağlam. Savunmada Bruno Alves ( kişisel hatasına rağmen ) ve Rolando çok uyumlular. Carvalho ve Pepe ile başladıkları üst düzey stoper geleneğinin devamı gibiler. Ortasahada Lucho - Raul Meireles ve Fernando yorulmak bilmeyen adamlar. Eşzamanlı, çok yerinde pres uyguladılar ve önlerindeki üçlüye de kaptıkları topları çok seri aktardılar. Rodriguez ve Lisandro da epey yatırdılar Van Der Sar'ı. Maçtan önce A Bola'nın Manchester'ı Salla diye başlık attığı Hulk eğer Arifçilik oynamayıp o koca kıçını kullansa per perişan olabilirdi şeytanlar evinde ama Evans'tan bile fırça yer hale düştü oyun içerisinde. Bu minvalde kendisini UEFA'nın resmi sitesinde maçın adamı seçen taraftarlara gözlük diliyorum. Birkaç bireysel değerlendirmeyle bağlayalım postu.Lucho artık 3 büyük ligde oynaması gereken ve benim daha fazla izleyebilmek istediğim bir oyuncu. O lige de, Porto'ya da bir gömlek büyük. City'ye müthiş gider mesela. İsmini pek kimsenin bilmediği Fernando ise Brezilya'nın sınırsız ön libero üretimindeki en gösterişsiz parçalardan biri ama Porto görgüsü kendisini birkaç seneye Avrupa'ya 10-15 milyona sattırır. Assunçao'nun yerine cuk oturmuş. 2006 - 2007 arasında Brezilya U-20 takımında forma giydiğini ve Porto'ya da Serie B'nin ortasıra bir takımından geldiğini ekleyelim. Fransız sol bek Cissokho ise bu seviyede devam ederse Fransız futbolcuların manevi babası Arsene Wenger'in yönetiminde bulabilir kendisini.Etiketler: Futbol
24 Mayıs Kavgası
Şampiyonlar haftası bu hafta. Liverpool ile Chelsea, United ile Porto ile oynuyor ama kedi köpek gibi dalaşanlar Alex Ferguson ile Rafael Benitez. İlk ciddi atışmaları 2007'de Gabriel Heinze'nin transferi yüzünden olmuştu. 2009 başında Benitez, Ferguson'un hakemlere sözlü saldırıda bulunduğunu söyleyerek ortalığı karıştırdı. Bir ara da takımlarının maliyetleri arasındaki gündem üzerine atıştılar. Benitez'in kendisinden daha fazla harcadığını söyledi Ferguson, Benitez cevap verdi tabi. Ferguson "hesap makinası yollayacağım Benitez'e" diyerek noktayı koydu diye düşünürken şu son 1-2 gündür yine alev aldı ikili arasındaki gerginlik. Alex Ferguson'un Liverpool - Chelsea eşleşmesinde kaybedenin ligde en büyük rakipleri olacağını söylemesi, üstüne de Benitez'in "Ferguson akıl oyunu yapmasın, bizden galiba biraz korkuyor" cevabı var. Kavga Şampiyonlar için değil 24 Mayıs için. Kim güler 24 Mayıs'ta bilemiyorum, ama iyi güleceği kesin.Etiketler: Futbol
Jaume'den Haber Var
Barcelona'dan Emrah geçen hafta bir mesaj attı. Bizim Jaume ve eşi ile akşam yemeği yiyip Barcelona - Valladolid maçını izleyeceğiz, sormak isteyeceğin soru var mı diye. Barca fizyoterapisti maç günü nasıl olur da dışarıda takılır diye soranlara, bazı haftalar dönüşümlü çalışıyorlarmış der selam ederim. Benim aklıma ilk gelen şey sakatlık meselesi oldu. Sadece Türkiye'nin değil, Avrupa'nın da birçok önemli kulübü bu sene çok önemli oyuncularını çok ciddi sakatlıklardan ötürü verimli kullanamadı. Oysa Avrupa'nın en göze hoş gelen ve en tempolu oyunlarından birini oynayan, en çok maç yapan Barcelona bu konuda çok başarılı. Jaume de kulüpte fizyoterapist, merakımı mazur görsün dedim.Gelen cevapta ilginç detaylar var. Öncelikle Guardiola ve ekibi futbolculardan 10 gün evvel iş başı yapmış. Son 5 sezonda gerçekleşen darbeden bağımsız sakatlık istatistikleri çıkartılmış. Birçok analiz yapılmış. Sözkonusu sakatlıklar türlerine göre sınıflandırılıp, hangi sakatlığın hangi oranda yaşandığını gösteren birer tablo oluşturulmuş. Daha sonra hem bilgilendirme hem de uyarı amaçı olarak, bu tablolar oyuncuların en çok vakit geçirdikleri soyunma odaları ve masaj salonlarına asılmış. Zira bu işin profesyonelleri sakatlıklar konusunda en büyük manipülasyonu oyuncuların yaptığına inanıyorlar. Gerçek bir doktorun bu işte hatalı teşhis koymasının elde yeterli teknoloji varsa mümkün olmadığına dair çok kesin konuşuyorlar. En büyük sorunun oyuncuların doktorları ağrım var ya da yok diyerek kandırması ve kendilerine iyi bakmaması olduğunu düşünüyorlar. O bakımdan her maçın ardından istisnasız tüm oyuncuları masaja alıyorlar. Jaume'nin bir notu daha var. Sakatlık konusunda oyuncunun güveninin çok önemli olduğunu üstüne basa basa söylemiş Emrah'a. Futbolcunun toplu ya da topsuz oyunda amiyane tabirle yere sağlam basması, hamleyi ve darbeyi kendine güvenerek güçlü bir şekilde yapmasının sakatlıkların önüne geçtiğini iletmiş. Gattuso gibi oyuncuların onca mücadeleye ve sertliğe rağmen neden az sakatlık yaşadığı da anlam kazanmış oluyor.
Yemeğin bir başka konusu da Türkiye - İspanya maçı doğal olarak. Maçın oynandığı Ali Sami Yen Stadı onları çok şaşırtmış. O kadar cehennem lafı ettiler, maçı Barcelona'nın antrenman sahası büyüklüğünde bir stadda oynadık demiş Barcelona'nın milli oyuncuları.. Kapasite konusunda haksız sayılmazlar zira ima ettikleri Mini Estadi'nin kapasitesi 16,000. Atmosferden de ayrıca hiç etkilenmemişler, Varol'u teyit etmişler bir bakıma. Ben Arda ismini beklerdim ama Türkiye'den en çok Volkan ve Tuncay'ı beğenmişler. Pique de karşısında oynadığı Semih için Beyaz Eto'o benzetmesi yapmış. Sevgili Emrah Guiza'yı sıkıştırmış arada; "evinin yolunu bilmez, birgün birinden hastalık kapıp geberip gidecek" demiş gülerek.
Barcelona hakkında da birkaç not var. Kulübün transfer konusundaki önceliği sol bek. Oraya muhakkak bir transfer yapacaklar. Lahm çok istenmiş ama Bayern vermemiş. Eto'o'nun gitme ihtimaline karşı blogda da hakkında not düştüğümüz, şu an Palmeira forması giyen Keirrison için görüşülüyormuş kulübüyle, daha doğrusu Traffic ile.
Muchas Gracias Jaume...
Etiketler: Futbol
Viva Espanyol
1 ay oldu Luiz Fernandez Ruhu başlıklı yazıyı yazalı. Villareal maçı hüsran olduğu gibi, aynı hedefe oynadıkları Osasuna ve Mallorca maçlarından sadece 1 puan alabildi Espanyol. Teselliyi tuzukuru Deportivo'ya 3 atarak buldular ama hala La Liga'nın dibindeler. Küme düşmemeleri bana göre mucize olur ama taraftar işte. Cefakar, sadık, coşkulu. Numancia ile deplasmanda oynayacakları maça arz edilenden fazla talep göstermişler. 800 olan kontenjan için fazladan 150 bilet koparmışlar. İşin ilginç tarafı Numancia'nın Espanyol'un hemen üzerinde yer alması ve yenilmeleri halinda yer değiştirecek olmaları. 150 taraftar farkettirmez diye düşündü sanırım Numancia kulübü. Bir de bize bakıyorum, bir muhtarlıktan ikametgah il muhaberi almadığımız kalıyor böyle durumlarda. Önce Villareal'in kendi taraftarına jesti, şimdi bu. Viva Espanyol, Viva Espana...Etiketler: Futbol
Koleksiyoncu
Bu köfte dudaklı ablanın adı Alexandra Paressant. Fransız bir manken, ilgi alanı podyumlardan çok sporcular. Çok vukuatı var. Vaktiyle Tony Parker ile yattığını açıklamıştı. Üstelik bu ilişkinin kendisi Parker'a Eva Longoria ile olan düğününde takdim edildiği zaman gerçekleştiğini söylemişti. Parker dava edecekti, özür dileyip yırttı. Daha sonra Ronaldinho ile Brezilya'nın ve Roni'nin çuvalladığı 2006 Dünya Kupası esnasında ilişkiye girdiğini açıkladı. Brezilyalı yalan deyip dava edeceğini söyledi ama takip etmedim. Henry ile Maldivler'de yakalandı. Liste böyle uzayıp gidiyor, zaten bunları anlattığı bir kitabı da var. Şu an bekar bu ablamız, ünlü bir sporcu ile ilişki yaşamak istediğini söylemiş. Sport gazetesinde gözüme çarptı. 1-2 seneye kalmaz Batuhan diyorum ben. İstek var, arzu var, şöhreti de yakalayacaktır. Fazla uzun sürmez.Etiketler: Foto
Arjantin'de Taraftar Olmak
Lizarazu'nun İntikamı
Bixente Lizarazu kendi jenerasyonundaki Roberto Carlos, Maldini ve hatta Brehme gibi isimlerden ötürü kazandığı kupalara, ünvanlara ve hatta edindiği rekorlara rağmen ( hem ülke hem de kulüp bazında Avrupa ve Dünya Şampiyonu olabilen ilk oyuncudur ) sol bek deyince akla gelen ilk adam olamamıştır. Bunda biraz kendi mizacının da etkisi var hani. Biyografisini yayınladığı dönem, futbolu Zidane'dan birkaç gün sonra bırakması ve bıraktıktan sonra bir daha futbola bulaşmayarak kendini doğaya ve extreme sporlara vermesi beni böyle düşünmeye iten sebepler. Lizarazu'nun günden olabildiği tek bir dönem hatırlıyorum, o da ETA'dan ölüm tehdidi içeren mektupları aldığı dönem. Bu olay ikincisidir gözümde, her ne kadar kendi deklare etmese de. Lyon Başkanı Aulas kulüp televizyonuna 2007 yılında kendisine Houllier'den sonra teknik adamlık teklif ettiğini ama Lizarazu'nun bunu reddettiğini açıkladı bugün. Bilinmesi gerekir ki Lizarazu Lyon taraftarıdır ve yıllarını Bordeaux'a verse de bunu saklamaz. Öyle ki Le Guen döneminde oyuncu olarak Lyon'a gelmeyi çok istemiş ancak kulübün gençleştirme politikası sebebiyle kabul görmemişti. Ve şimdi ortaya çıkan bu reddediş. Masada kalan gizli kalan bir intikam öyküsü. Lizarazu için belki öyle değildir ama Aulas'a gıcık biri olarak benim işime öyle yorumlamak geliyor.Etiketler: Futbol