Beşiktaş ve Galatasaray’ın ardından Fenerbahçe de 100.yılını geride bıraktı. Sadece futbolda değil faaliyet gösterilen tüm spor dallarında alınan başarılarla, yapılan sportif ve sanatsal organizasyonlarla, Dünya’nın ve Türkiye’nin dört bir yanında yapılan kutlamalarla ve taraftarlarıyla kucaklaşmasıyla şu ana kadar yapılanlar arasında en hatırlanacak olandı bu. İşin organizasyon noktasında elbette emsallerini önceden görmüş olmanın sağladığı avantajın inkar edilemeyeceği aşikar fakat sportif olarak dökülen ter, sarfedilen emek cidden muazzam.
Buraya kadar her şey çok güzel fakat iş daha bitmiş değil. Geleceğin taraftarlarına, genç nesillere bu rüya gibi senenin anlatılması lazım. Fenerbahçe’nin bu tür konuların pazarlanmasında rakiplerinden daha becerikli olduğunu biliyoruz, işin maddi yönünde her zaman başarılı olduğunu göstermişlerdi bize fakat bu seneyi esas özel kılan maneviyatı.
Fenerbahçe yönetiminin 100.yılı 251 kupalı istatistiksel bir sene olmaktan çıkarıp taraftarına ve sporseverlere özel bir şekilde anlatabilmesi, bu özel yılı yaşayan veya yaşamayan taraftarının yıllar sonrasında bile benzer bir duygu seline kapılmasını sağlaması gerekir.
Kısacası bu kez pazarlamadan ziyade iletişim becerisini konuşturma vakti Fenerbahçe yönetimi adına. Rahmetli İslam Çupi ve Halit Çapın’a doğrusu çok yakışırdı bu ancak gene de yapabilecek bir isim var.
Fenerbahçe taraftarlığını özümsemiş, tribünün göbeğinden gelen, insanın ve toplumun temelini bilen, aynı zamanda da şahane bir kaleme sahip bir değer.
Can Kozanoğlu’nun bunu bizlerden esirgememesi için ne yapılması gerekiyorsa yapılmalı. Belgesel haline dönüştürülüp Can Dündar'ın sesinden de dinleyebilirsek ne ala olur.
Semih Şentürk & Emanuele Calaio
Bir zamanların efsane takımı Napoli birkaç sene öncesine kadar İtalya Serie C’de sürünüyordu, ta ki Calaio’yu bulana kadar. Onun gelişiyle birlikte Napoli her sene bir üst lige çıktı. Bu sene de Serie A’da gayet iyi bir yerdeler.
Calaio Napoli’ye 23. yaşında geldi ve bu çıkıştaki 71 maçta attığı 32 gol ile en büyük sahibi olan oyuncuydu. Ancak Napoli Serie A’ya çıkınca Zalayeta ve Lavezzi’yi transfer etti ve pabucu dama atılmış durumda Calaio’nun. Öyle ki Napoli’nin oynadığı 17 maçta sadece 238 dakika forma giyebildi ve Cagliari maçı hariç hepsinde sonradan, özellikle de oyunun son 20 dakikasında oyuna girdi.
Semih’in Fenerbahçe formasıyla 90 dakika olmasa bile neredeyse her maç tanışması tıpkı Calaio'nun ki gibi 23 yaşına denk geliyor. Semih, Zico yönetimindeki Fenerbahçe için geçen sene oynadığı 28 resmi maçta 13 gol atmasına rağmen bu sene Kezman sakatlanana dek yedek başlıyordu. Yeniden formayı alır almaz Avrupa ya da Lig ayırmadan gollerini atmaya başladı. Şu an ligin en çok gol atan ve en verimli oyuncusu ancak Fenerbahçe de tıpkı Napoli misali seviye atlayıp Şampiyonlar Ligi’nin en iyi 16 takımı arasına girince santrafor aramaya başladı.
İlginçtir ne Semih’in ne de Calaio’nun üst düzey teknik yetenekleri, fiziksel özellikleri yok ama çok verimliler.
Ve süreç gösteriyor ki ikisi de ortak bir kadere doğru gidiyorlar gibi. Haklarında hayırlısı...
Kasper Babasının İzinde
Futbolda babanın oğluna miras olarak futbolu bırakması pek sık karşılaşılan bir durum değil. Fakat çok da güzel örnekleri var, ilk aklıma gelenler;
Cesare – Paolo Maldini, Johann – Jordi Cruyff, Frank – Frank Lampard, Harry – Jamie Redknapp, Finn – Michael & Brian Laudrup, Brian – Nigel Clough, Alex – Darren Fergsuon, Ian – Shaun Wright, Kenny – Paul Dalglish, Ian – Neil Mellor, Amor – Eidur Gudjohnsen.
Çok istiyordum Peter Schmeichel Manchester City'de kariyerini noktalarken son dakikalarda oğlu Kasper Schmeichel ile değişmesini. Gudjohnsen'den sonra bir başka İskandinav da böyle bir anı yaşayabilirdi fakat bu ritüel gerçekleşmese bile Kasper babasının yolunda emin adımlarla hızla ilerliyor.
Isaksson ve Hart'ın yokluğunda bu sezon City forması ile çıktığı birkaç maçta epey başarılıydı hatta Manchester derbisinde de başarıyla oynadı ve Schmeichel ailesi bu derbilerde kaybetmeyen tarafta olma geleneğini sürdürmesini sağladı Kasper performansıyla
Kulüp daha sonra onu daha fazla süre alması için :Championship ekiplerinden Cardiff'e kiralık olarak gönderdi ama İspanya'dan çok ciddi talibi var oğul Schmeichel'in. Barcelona, ikinci kalecisi Jorquera'nın sakatlık sebebiyle uzun süre oynayamayacak olmasından ötürü kaleci arıyor ve Ekstra Bladet gazetesinin haberine göre Schmeichel Barcelona'nın hedeflerinden biri durumunda şu an. Schmeichel'in menajeri Michael Johansen ve Barca'ya yakınlığı ile bilinen El Mundo Deportivo da bu ilgiyi doğrulamış.
Burada bir de anket var aynı gazete tarafından açılan ve Jorquera'nın yerininin kiminle doldurulması gerektiğini soran.
Eğer Schmeichel olur da Barca'ya giderse bırakın Jorquera'yı Valdes'i de formasından ederse şaşırmayın, hele ki Valdes Barca'nın Casillas'ı olmaktan çok uzakken.
RIP: Phil O’Donnell
Artık çok sık olmaya başladı yeşil sahalarda verilen son nefesler. Marc Viven Foe, Miklos Feher ve Antonio Puerta’dan sonra İskoçya’nın Motherwell takımının 35 yaşındaki kaptanı Phil O’donnell da hayatını kaybetti.
Vatandaşı McFadden da bugünkü Middlesbrough maçında attığı golü, kolunda O’donnell için taktıkları siyah şeridi gösterip kutladı.
Huzur içinde yatsın...
Futbol İçin Yeni Yıl Mesajı
Futbol ırkçılık olmadan daha güzel.
Etiketler: Futbol, sporyazarlari.com