4 Haziran 2008 Çarşamba

Polis Baskını



Şimdi size bir verkaç sonucu sol kanattan gelen 40 metrelik şandel topu Nautico'lu Wellington'un sağıyla kontrol edip, yere inmeden soluyla voleyi çakmasını ve kalecinin apış arasından gol olmasını anlatmam lazımdı ya neyse...

Tribünü polisin bastığı çok görülmüştür ama sahaya girdiği, hele sahadan oyuncu aldığını hiç hatırlamıyorum. Hele de birinci lig seviyesinde. Oysa Brezilya'da oldu. Botafogo'nun Fransa ve Portekiz tecrübesi olan milli oyuncusu Andre Luis sahada polisler tarafından tutuklanıp, gözaltına alındı.

Bütün bunları tetikleyen şey ise maçın 37. dakikasında çıkan bir kırmızı kart. Kırmızı yiyen Andre Luis. Oyundan çıkarken bir enerji içeceğinin plastik şişesini tribüne fırlatıp yaşlı bir taraftarın gözlüğünü istemeden de olsa parçalayan, daha sonra iki elinin orta parmağını tribüne gösteren de.



Sonrası ise Luis'in yaptıklarından daha da aptalca. Sahaya giren ve Andre Luis'i karga tulumba götürmeye çalışan 20-25 kadar polis. Onu vermek istemeyen takım arkadaşlarının polisle arbedesi. Oyunculara sıkılan biber gazı, nefessiz kalıp sahaya yığılan bir Botafogo oyuncusu. Luis'in kendisini çiğçiğ yiyecek Nautico taraftarının bulunduğu tribünün içerisinden geçirilerek 10 kadar polisle 4 saatlik sorguya alınması. Tepki gösteren oyuncuların başlık fotoğrafındaki polis tarafından copla tehdit edilmesi.

Daha da ilginci 12 dakikada olup biten bu olaylardan sonra bir komiserin hakeme giderek oynat demesi ve maçın oynanıp bitirilmesi. Sonuç ? Nautico 3-0 kazandı. Luis ifadesi alınıp serbest bırakıldı, Federasyon'dan 5000$ ceza aldı.

Sevinen ise bu Pernambuco Kanser Hastanesi oldu. Zira 5000 lik artık onların hizmetinde....

Etiketler: ,

Jozy Altidore



Daha bugün bir araba laf ettik Villareal hakkında. Önce Nihat'ın Fenerbahçe'ye transferi, şimdi de hakkında özel bir yazı yazacağımı belirtip de bir türlü fırsat bulamadığım Haiti asıllı Amerikalı santrfor Jozy Altidore'nin Villareal'e transfer haberi çıktı.

19 yaşındaki Jozy Altidore bir Amerikalı için ödenen en yüksek bonservis bedeli ile, 10 milyon $ karşılığı Villareal'e transfer oldu. Bedavaya alınan Nihat 10 milyon avrodan fazla bir paraya satılarak, bir süperstar adayı olan Altidore bedavadan ucuza getirildi. Vizyon budur, B planı budur.

Etiketler:

UEFA'nın Vurduğu Yer



3 takımlı ve neredeyse sürekli şampiyon olduları bir ligde hakemlere rüşvet verme enayiliğini gösterdiler. Portekiz Futbol Federasyonu'nun sildiği 6 puan dahi şampiyon olmalarını engelleyemedi ama UEFA gözünün yaşına bakmadı, can evinden vurdu Porto'yu. Portekiz Futbol Federasyonu'nun Boavista'dan esirgemediği ama Porto'ya yapamadığı erkekliği onlar yaptı. Porto seneye Şampiyonlar Ligi'nde mücadele edemeyecek. Porto'nun en büyük taraftar grubu Super Dragoes ise bu lekeye rağmen hala "kıskananlar çatlasın" türünden mesajlar veriyor rakiplerine fotoğrafta görüldüğü üzere.

Ne geniş mide varmış hakikaten.

Etiketler:

Koşu





Totti Scudetto hedefiyle sezona hazırlanıyor Roma'nın Trigoria'daki antrenman tesislerinde. Mancini mi ? 4 yıllık Inter macerasının yüklediği stres öyle koşuyla filan atılmaz. Montecarlo'yu geçtim Pasifik'te yanına eski bir Inter oyuncusu olan Gabriele Oriali yerine Kate Moss'u bile alsa zor.

Etiketler:

Çek Ellerini



Transfer dönemindeyiz. Dedikodunun haddi hesabı yok. Sadece Türk medyası değil her ülkenin medya kuruluşu birilerini birilerine gönderiyor. Drogba, Cristiano Ronaldo, Ronaldinho, Eto'o, Lampard, Dani Alves, David Villa gibi süperstarlar da var aralarında.

Fakat bazıları var ki satıldığı takdirde kulüp bastırır. David Silva gibi. Rafa Benitez'in ağzı sulanıyor onun için ama Valencia transfer edilemez dedi.



Di Natale ve Quagliarella da İtalya'da satın alınamayacak oyuncular. Udinese sportif direktörü Pietro Leonardi'nin yalancısıyım. Totti'yi filan hiç saymıyorum. Ya Türkiye ? Vallahi Mehmet Topuz dışında kalmadı sanki...

Etiketler:

İspanyol Cavcav

Valencia'nın Castellon ilinin, 50 bin nüfuslu Vila-real kasabasının takımı Villareal. Levante ve Valencia ile birlikte bölgenin 3 önemli kulübünden biri ve İspanya'da son 10 yılda ikinci ligden çıkıp da uluslararası seviyede adından bahsettiren takımların başında gelirler. Alaves gibi örneklerinden farkı sürekliliği sağlamış olmaları.


UEFA Kupası'nda Trabzon ve Galatasaray'ı elemelerinin üzerinden fazla zaman geçmedi. Keza Riquelme'nin Şampiyonlar Ligi yarı finalinde Arsenal'a karşı kaçırdığı penaltının üzerinden de. Bu sene de La Liga'yı Barcelona'nın önünde 2. bitirdiler ve doğrudan UCL vizesi aldılar. 16 sene önce İspanya'nın 4.liginde mücadele eden bir kulüp için bu muazzam bir sıçrama.


Bu sıçramanın arkasındaki isim ise kulübün en büyük hissedarı ve son 10 senedir de başkanlık görevini yürüten Fernando Roid Alfonso. 61 yaşındaki iş adamını basketbolu sıkı takip edenler daha iyi bilirler, zira bir seramik firması olan Pamesa ona ait.


Parasına puluna rağmen Roig parayı basıtırıp sportif başarı yakalayan cinsten bir başkan değil. Bunu Villareal'in büyüme sürecine baktığınızda çok daha anlamak mümkün.



Sondan başlayalım. Resimdeki Uruguaylı savunma oyuncusu Martin Caceres, her ne kadar yarısı Villareal'in kasasına girecek olsa da 20 milyon avro karşılığında bugün Barcelona'ya satıldı. Üstelik Villareal ile tek bir maç dahi oynamadan.

Yapılan şey yeteneği keşfedip Defensor takımından bonservisini uygun bir bedelle menajeri Daniel Fonseca ile yarı yarıya almak ve sürekli oynayabileceği bir takım olan Recreativo Huelva'ya kiralamak. Aynı yöntem 2006 Dünya Kupasının en iyi çıkış yapanlarından Ekvadorlu Valencia için de izlenmiş ve birkaç kulüpte kiralık oynatıldıktan sonra Wigan Athletic'e satılmıştı. Hala da bu yöntem uygulanmakta.

21 yaşındaki Arjantinli Marco Ruben ve Brezilyalı Felipe Manoel bonservisleri River ve Bernard'dan neredeyse bedavaya alındı ve Ruben Huelva'ya, Manoel ise Brezilya Serie A takımı Sport Recife'ye hemen kiralandı.



Villareal sadece genç yeteneklerle de uğraşmıyor. Forlan gibi piyasası düşmüş bir oyuncuyu uygun fiyata alıp Atletico Madrid'e 21 milyon avroya satabiliyor. Sözleşmeleri biter bitmez bedavaya kapatılan Robert Pires, Nihat ve Capdevilla gibi isimler ile, kiralama yöntemiyle fayda fayda sağlanan Riquelme, Tomasson, Tacchinardi transferleri de ayrı birer başarı hikayesi.

Cazorla, Somoza, Matias Fernandez, Guiseppe Rossi ise para bağlanan ve verim alınan genç isimler. Mavuba gibi şu an için verim alınamayanlar da var elbet. O kadar karavanaya da kimsenin itirazının olacağını sanmıyorum.

Ben İspanyol Cavcav dedim ama doğrusu ondan çok daha fazlası Fernando Alfonso. Seneye sarıları CL'de çekmez umarım Türk takımlarımız...

Etiketler:

3 Haziran 2008 Salı

Roberto Carlos Söyledi...



Bir yanda değerini düşürmemek için dahi olsa futbolcusunu takas etmeyecek kadar ona değer veren; bir yanda Dünyaca ünlü bir futbol sembolüne tv başında ayar veren tabiri caizse burnu sürtülsün diye aylardır oyalayarak inanırlığını düşürmekten beis görmeyen Aziz Yıldırım. 10 yıldır Fenerbahçe'de çok şeyi değiştirdi, hatta kendisi de değişti ama bu huyunu değiştirmedi. Bir şekilde sezonu şampiyon olamadan tamamlayan hocayı gönderecek.

Zaten sonunda da pes etti zarif, naif ve peygamber sabırlı Zico. Globo şöyle geçmiş haberi.

"Agora é oficial. Zico não é mais técnico do Fenerbahçe. O eterno ídolo rubro-negro não acertou a renovação de contrato com o clube turco e, agora, está próximo de comandar o Manchester City."

Manchester City konusuna da haberin devamında Roberto Carlos'un ağzından açıklık getirmişler. Roberto Carlos, Zico ile konuşup durumu sorduğunu ve City ile görüşmelerin birkaç güne belli olacağı cevabını aldığını belirtmiş.

Bu Roberto Carlos'u yarın bizim basın Fenerbahçeli futbolcu Roberto Carlos diye yazarsa da şaşırmayın. Doğrusu ise bu Roberto Carlos Zico'nun daha da önemlisi City'nin Taylandlı sahibi Shinawatra'nın 20 yıllık arkadaşı, bir zamanlar Tayland'ın teknik adamlığını da yapmış efsane Botafogo oyuncusu Roberto Carlos olduğu. 60 yaşında yani 34 değil.

Etiketler: , ,

Jose Mourinho: Un Grande Allenatore



Şu fotoğraftaki duruşu, bakışı sadece kibir ile açıklamak zor. Sanki Inter'in başına gelmiş gibi değil de, reklam filmi çekiminde rol yapar gibi. Kendi tabiriyle futbolun "özel adamı" 1 sezonluk aradan sonra yine futbolun içerisinde. Yine kendi tabiriyle "eskiden olduğu gibi, değişmeden, işine olan tüm tutkusuyla". Aynı zamanda tüm rengiyle de...

Zira gelir gelmez İtalyanca basın toplantısını patlatmış. Öyle 3 cümlelik de değil. Hatta sorular üzerine "zaten İspanyolca, Portekizce ve İngilizce biliyorum İtalyanca'yı öğrenmek benim için çok zor değil" diyerek o kendine has ve küstahlık derecesine varan güvenini de sergilemiş.




Bundan sonrası ise tam bir şov olacak gibi. Hayır transfer değil. Sadece 3-4 oyuncu alacağını söyledi, senelik 9 milyon avro alacak olan Jose Mourinho. Şovdan kastım karakterinin yansıması. Şimdiden başladı bile. Futbolla ilgili İlk demeci "ben mükemmel bir menajerim" oldu.

Kendisi gibi burnu büyük olan İngilizler bunlardan pek hoşlanmamıştı ama sıcakkanlı İtalyanlar için çok daha farklı olacaktır. Bu arada merak edenler için Times epeyce bir demecini toplamış.

Etiketler:

Euro 2008 Tahminleri



Cannavaro'nun sürpriz sakatlığı olmasaydı çok başka bir yorum olacaktı bu fakat bir kısmında halen değişiklik yok fikirlerimin. Almanların Euro 96'dan bu yana uluslararası turnuvalarda yokları oynamasından mıdır nedir özellikle itiliyorlar gibi. UEFA'nın Şampiyonlar Ligi'ndeki kura söylentileri, bu sene Chelsea'nin finale gittiği yol ile örtüşünce böyle bir olasılığın hiç de komplo olmadığını düşünüyorum artık.

Zira Almanların düştüğü grubun çapsızlığı bir yana, statüde yapılan bir değişiklikten ötürü grup sonrası maçta eşleşecekleri rakiplerden ötürü finale kadar sorunsuz bir şekilde ilerleyeceği gözüküyor ufukta. Hırvatların İngilizlere hazırladığı tarifeyi Eduardo'nun yokluğunda Almanya'ya yapması düşük bir ihtimal. O bakımdan Almanların gruptan 1. çıkmamaları sürpriz olur.

Karşı taraftan ise kağıt üzerinde eşleşecekleri en bela takım olarak Portekiz var. Onların da santrforsuzluğuyla Almanları zorlayabileceğini sanmıyorum. Üstelik bariz bir fizik dezavantajları da mevcut.

Fakat statü eskisi gibi olsa, yani çayrek finalden sonra çapraz eşleşme olsa yarı finalde turnuvanın bana göre daha iyi takımlarının bulunduğu C ve D gruplarından gelecek bir takımla eşleşeceklerdi. Oysa şimdi İtalya, Fransa, İspanya, Hollanda, İsveç ve hatta Rusya ile final dışında eşleşme olasılıkları yok.

Buna karşın C ve D gruplarını izlemek çok heyecanlı olacak. İtalya ve Fransa'yı daha baskın görüyordum bu gruplarda ancak Cannavaro'nun sakatlıktan ötürü Azzuri'nin eksilmesi herkesin şansını biraz daha arttırmış durumda. Fakat Raul'un ahını alan İspanyolların gruplardan dahi çıkmaları zor kanaatimce.




Rusya ile İsveç çıkar o gruptan. Diğer taraftan ise Fransa ile İtalya gelir. Hiddink bir sürpriz yaparak İtalyanları evine gönderir, İsveç ise Fransa'ya elenir. Finale ise Fransa zor da olsa çıkacaktır. Senaryo böyle olmasa da finalde Fransa'yı görürüz. Rakibinin ise diğer taraftan gelecek Almanya olması işten bile değil.

Etiketler: ,

Chiellini Kazığı



Sezon en başarılı İtalyan'ı olarak aklıma Del Piero ve Borriello'dan sonra gelen ilk isim Fabio Cannavaro. Daha da önemlisi bunu standart bir hale getirmesi. Calciopoli'yi bir yana koyarsak 4 senedir oynadığı takımlar kendi yerel liglerini kazandı, İtalya ise Almanya 2006'da kupayı kaldırdı.

Ben sırada Euro 2008 olduğunu düşünüyordum. İspanyolların iyi kadrosu ama basiretsiz hocaları, Hollanda'nın savunmasızlığı, Fransızların tekdüzeliği arasından İtalyanların Donadoni'nin acemiliğine rağmen finale kalacağını ve diğer taraftan gelmesi neredeyse garanti Almanya ile oynayacağını hesaplamıştım.




Doğrusu Chiellini hepsine limon sıktı. Cannavaro idmanda sol bileğine aldığı darbeyle sakatlanarak Euro 2008 kadrosunun dışında kaldı ve yerini Fiorentinalı Gamberini'ye bıraktı. Savunma İtalyanlar için bir gelenek olsa da Cannavaro'nun hem kaptanlığı, hem winner oluşu hem de bu takımdaki savunmacılar arasında uluslararası tecrübesi en yüksek oyuncu oluşu sebebiyle eskisi kadar sağlam olamayacaklardır. Hele bir de Materazzi gibi saatli bomba varken ellerinde.

Fransızlara da gün doğru böylece, özellikle de Anelka'ya. Zira finalde yeniden Avrupa'nın gündemine oturabilir. Bu kez penaltı kaçırmaktan daha fazlasını yapması gerekecek yalnız.

Etiketler: ,

2 Haziran 2008 Pazartesi

Gol Olur !



Sene boyunca Türkiye'de ne kadar kısır Fenerbahçe tartışması, sığ futbol bakışı varsa ilk kaynağı Rıdvan Dilmen'di. Inter'e de aynı Kasımpaşa'ya da aynı sistem, tek forvet çift forvet, Semih - Kezman vs... www.sporyazarlari.com sitesinde yazdığım yazıların bazılarında bunlara alternatif, başka bir bakış getirmeye çalıştım.

Aynı Rıdvan Dilmen bugün NTV'de yaptığı programda Fatih Terim'i övmeye çalışırken şöyle bir cümle sarfetti "Fatih Hoca değişikleri yaparken takımı bozmadı. Kim çıktıysa o yere adam koydu. Sistemi karıştırmadı."

Fatih Terim'i överken sunduğu bu argüman aslında sezon boyunca açık mektuplar yazdığı, her fırsatta ağır eleştirdiği Zico'ya karşı kullandığı en büyük argümanlardan biriydi Rıdvan Dilmen'in. Lafı nereye getireceğim belli, fazla yoruma da gerek yok. O zaten futboluyla değil bu lafıyla daha çok tanınmıştı.

Gol olur ! Hakkaten gol oldu Rıdvan Dilmen...

Etiketler: , ,

Andreas Möller



Almanların futbolunu, Alman oyuncuları hiçbir zaman beğenmedim ve sevmedim de. İkisi hariç. Biri Klinsmann. Onun hikayesini biliyoruz. Birisi de Andreas Möller. Wembley'de attığı penaltı golüyle İngilizleri tabiri caizse göt gibi bırakmasının bunda payı büyük ama doğrusu enfes bir ayağı vardı. Ondan sonra bu kadar sadece, düzgün ama fileye bulan şutları olan bir ortasaha oyuncu geleceğini pek düşünmemiştim. Kaka var şimdi.

Neyse konuyu dağıtmayalım. Andreas Möller futbolu bırakalı çok oldu. Önce amatör ligde antrenörlük yaptı, şu an ise sportif direktör. Bu sene Almanya'nın 3.ligine düşen Kickers Offenbach takımı ona emanet. Umarım birgün futbola başladığı Frankfurt'u kafaya oynatırken de görebiliriz, zira futbolculuk dönemlerindeki kararlarından ötürü Ruhr'a dönmesi pek zor.

Etiketler:

Gazza



Bundan yaklaşık 4 ay öncede polis onun hastanede alıkoymuştu. Bu fotoğraf ise yeni bir vukuatının sonucunda 72 saatlik bir hastane bakımının ardından çıkışta çekilmiş. İngilizler onun için artık kahraman değil sadece müessif bir sarhoş diyor. Benim de nereden nereye diyesim...

Bir şekilde döndürmek lazım bu adamları futbola. Fotoğraftaki hali de Sting'e epey benziyor, söylemeden geçemeyeceğim...

Etiketler:

Bir İpte İki Cambaz



Yeryüzünde yıllardır proje yapıp da stad yapamayan tek kulübün Galatasaray olduğunu zannedenler fena halde yanılıyorlar. Everton New Goodison projesini açıkladığında sene 2000 idi. 8 sene geçti ama spekülasyondan başka birşey yok ortada. İlk önce Liverpool'un stadını yapacağı Stanley Park'ı istemişlerdi ama kendilerine verilmeyip daha sonra Liverpool'a verildi arazi.

Everton ise otomatikman New Goodison planını şehrin dışında kalan bir yer olan Kirkby'ye kaydırdı . Fakat oraya da taraftarın bir kısmı muhalif. Üstelik sebep de, mevcut staddan 4 mil uzağında olmasına rağmen Liverpool şehrinin sınırları dışında kalması. Finansal zorluklar da cabası.

Hal böyle olunca da ortaya San Siro / Guiseppe Meazza benzeri bir çözüm düşünülüyor Everton'lu bürokratlar, özellikle de şehir meclisinde çoğunluğu elinde bulunduran Liberal Demokratların Evertonlu temsilcisi Warren Bradley tarafından.

Gelin bu stadı Kirkby'ye yapalım diyorlar. Hedef bir taşta iki kuş. Zira böylece hem Liverpool'un ABD'li sahiplerinin yapacağı 300 milyon sterlinlik borçlanmayı azaltarak onları yumuşatacaklarını, hem de orada perakende zinciri devi Tesco'nun yapmakta olduğu 400 milyon sterlin tutarındaki yatırımı potansiyel yaratacaklarını düşünüyorlar.

Taraftarları geçebilirlerse elbet.

Etiketler: