24 Ekim 2009 Cumartesi
23 Ekim 2009 Cuma
2009 FIFA U-17 Dünya Kupası
Mısır'da düzenlenen U-20 Dünya Kupası beklentilerimin çok uzağında kaldı. Ev sahibi Mısır'ın turnuvanın başında elenmesini, Kosta Rika-Birleşik Arap Emirlikleri-Macaristan gibi underdog takımların geçtiği turları, Gana'nın şampiyon olmasını kastetmiyorum. Bunlar ilgi unsuru olabilir ama hiçbiri sahada oynanan futbolun önünde değildir. Şahsen bu yaş grubundaki futbolculardan ve ekol ülkelerden daha fazla kalite bekliyordum.
Oysa benim favorim olan Brezilya'dan dahi beklediğimi bulamadım. Sadece as değil yedek kadrosu da çok güçlüydü Brezilya'nın. Kaptan Giuliano turnuvanın en değerli 3. oyuncusu oldu ama çizdiği profil inanın hiçbirşey. Internacional gibi bir takımda bu yaşta 10 numaraya layık görülmüş, tarzı Elano'yu andıran ama çok daha fazla role ve mevkiye ayak uydurabilecek bir oyuncudur. Ben turnuva sonunda kendimi ona özel bir yazı yazmaya adamıştım ama final ve yarı finalde felaketti. Erteledim. İkinci yazıyı da sol ayaklı Ronaldo dediğim santrfor Maicon Bittencourt'a düşünüyordum. O da Alan Kardec'in fiziksel cazibesinden ötürü yedek kaldı. Almanya maçını almayı başarsa da, sol ayaklı Maicon final maçında kupa penaltısını sağ ayağıyla atarak seramoninin seyrini değiştirdi. Bir başka kaybeden hikayesi. Alex Teixeira var biraz. Alan Kardec'in bu kafa yapısı ve sezgileriyle fiziksel avantajını kaybettiği ortamlarda sıradanlaşacağını düşünüyorum. Serie B'de yapamaması da buna işarettir zaten.
Şimdi yeni bir Dünya Kupası başlıyor. Nijerya'da 17 yaş ve altındaki yetenekleri izleyeceğiz. Arjantin'de River Plate forması giyen Daniel Villalva'yı izlemek Ariel Ortega keyfi uyandırıyor. Ezeli rakip Boca'da forma giyen Sergio Araujo ile de sağlam bir uyum yakaladıklarını göreceksiniz. Arjantin'in bu turnuvadaki en değerli üçüncü oyuncusu kaleci Damian Martinez. İspanyollar'da Koke, Borja, Muniain, Muniesa; Almanya'da Avrupa Şampiyonası'nın ardından Liverpool'a transfer olan ortasaha oyuncusu Buchtmann ve Köln akademisinin meyvesi Yabo, sağ bek Basala, Scheidhauer- Götze - Thy'den oluşan hücum hattı ve Hollanda için ter döken Oğuzhan Özyakup benim en beğendiğim Avrupalı oyuncular. Bunların dışında Uruguay'ın iki yetenekli hücumcusu Polenta ve Gallegos, Kolombiyalı Edwin Cardona izlediklerim arasında beğendiğim diğer oyuncular. En merak ettiğim takımlar hiç yurtdışından oyuncusu olmayan ev sahibi Nijerya ve son zamanlarda İngiltere'ye iyi ihracat yapan Honduras.
Türkiye'de Berkin Aslan, Muhammet Demir, Engin Bekdemir, Onur Karakabak bildiğim ve beğendiğim oyuncular ama fazla ilerleyebileceğimizi sanmıyorum. Kollektif oyundan çok uzak olduğumuz gibi fiziksel olarak da çok etkileyici bir takım değiliz.
Brezilya'yı sona bıraktım.
Brezilya yine turnuvanın favorilerinden, önemli oyuncular izleyeceğiz elbette ama onlardan bahsetmeden evvel ekolle ilgili birkaç notum var. Brezilya futbolunda tabandan başlayan yapısal bir takım değişiklikler var. 20 yaş altı takım Mısır'da 4-2-3-1 oynadı. 17 Yaş altı takım da 4-1-4-1 dizilişini tercih etmişti Güney Amerika şampiyonasında. Klasik dizilişleri olan 3-5-2 ya da 4-2-2-2'ye evrilen 4-4-2'yi bırakmaya başladılar ve Avrupa'yı model almaya başladılar.
Santos'da oynayan Neymar, Inter'e transfer olan Philippe Coutinho gibi oyuncular Brezilya'nın en iyi bilinen yetenekleri. Neymar bence Coutinho'dan daha hazır bir oyuncu ama kadroda Avrupa takımlarının esas hayran olacakları oyuncu adayım Joao Pedro. 4-1-4-1'de hem savunmanın, hem de ortasahanın önündeki tek oyuncu olarak oynayabiliyor. Sanki Julio Baptista'yı klonlamışlar ve kaleye sırtı dönük oynayabilme özelliği eklemişler. Her mevkide oynayabilecek bir isim ve benim favori oyuncum.
Bir başkası da Dodo. Sol bek asıl mevkisi ama stoper de oynayabiliyor. Sadece teknik ve fizik olarak değil kafa olarak da Avrupa'ya en hazır Brezilyalı oyuncu. Manchester United en büyük müşteri. Ortasahada oynayan Elivelton'un boy sorunu var ama çok iyi, çok güçlü, sert, top hırsızı bir ön libero. Emerson tipinde. Zezinho çok yönlü bir hücuma yönelik ortasaha oyuncusu. Juventude gibi zayıf bir takımdan gelmesi, kendini ispat etme sevdası turnuvada performansını arttırabilir. Diğer dikkate değer oyuncular Wellington Sanches ve Wellington Silva.
Turnuvada ayrıca Massimo Busacca, Howard Webb, Wolfgang Stark, Tom Henning Ovrebo, Stephane Lannoy gibi Şampiyonlar Ligi hakemleri boy gösterecek. Mısır'da felaket hakem yönetimleri vardı, Nijerya'da daha dikkatli olurlar umarım.
Maçlar yarın başlıyor. Gruplar, fikstür ve kadrolar için adres burası.
Etiketler: Futbol
Steaua Bükreş 0 - 1 Fenerbahçe
Steaua Bükreş 4 sezondur kendi liginde şampiyon olamıyor. Geçen sene dibe vurup ligi 6. bitirdiler ve bu sene yeniden yapılanıyorlar. Bir sene önce Şampiyonlar Ligi 3. öneleme turunda Galatasaray'ı eledikleri takımın yarısı yoktu sahada. Golanski - Radoi - Goian - Marin dörtlüsünden oluşan savunma dörtlüsünden tek kalan Golanski. Roberto Carlos ile akran olan Marin'in yerine sol bekte artık Rada oynuyor. Radoi - Goian tandeminin halefi ise Ghionea - Baciu. Ortasahada Toja'nın partneri Petre'nin sakatlığında Eric Bicfalvi/Onicaş. İleride Moreno ya da Stancu değil Kapetanos var. Kalede de sene başında Zapata değil Tataruşanu oynuyordu. Yani takımın omurgası neredeyse yenilenmiş. Takımın çaylak olmayan tek bölgesi Nicolita ve Szekely'nin oynadığı kanatlar. Ne kalite ne de uyum olarak rakibe üstünlüğünü kabul ettiremiyorlar. Ligde kendi evinde oynadığı 5 maçta 4 gol atabilmişler. UEFA Avrupa Ligi'nde de henüz gol atamadılar.
Fenerbahçe maçında da bu sorunlar net olarak gözüktü. Fenerbahçe'nin ortasahada kullandığı Mehmet Topuz - Cristian - Emre - Andre Santos dörtlüsü, Alex ve Semih'in yokluklarına rağmen, maç başlar başlamaz pas yaparak oyuna kontrollerine aldı ve Steaua Bükreş'i deplasman takımı havasında oynamaya zorladılar. İlk 15 dakikanın ardından da Emre ve Özer'in organizatörlüğünde gol girişimleri başladı. Andre Santos'un kale ağzında değerlendiremediği iki seken top, Kazım ve Mehmet Topuz'un 18 yakınında attıkları şutlar Fenerbahçe'nin ilk devrede yakaladığı pozisyonlar. Steaua Bükreş'in tek gol girişimi 9. dakikada Kapetanos'un attığı şut. Devrenin özeti Fenerbahçe'nin gol girişimlerindeki 10-1'lik üstünlüğü ve rakibinden üç kat fazla pas yapması. Öyle ki; Steaua Bükreş teknik direktörü Stoichita buna dayanamayarak ezilen ortasahasına 41. dakikada yaptığı Onicaş ile müdahale etti.
Romenler bu değişikliğin de etkisiyle oyunda daha fazla gözükmeye başladı. Kapatanos biri direkten dönen, diğeri de gökhan Gönül'ün son anda yaptığı hamleyle önlenen iki pozisyon buldu ama Fenerbahçe yine oyunun kontrolünü ve temposunu ayarlayan takımdı. İlk 15 dakikada 5 kez Zapata'nın kalesini yokladı ve 6. girişimde, 59. dakikada da Kazım ile golü buldu Fener. Biraz ofsayt kokuyordu ve son vuruş açısından da özel değildi belki ama hazırlanış açısından özel ve güzel bir goldü. Özer'in goldü hazırlarken yaptığı ince dokunuş Fenerbahçe taraftarının onu neden bu kadar sahada görmek istediğine dair verilebilecek en güzel saha içi örnektir. Fizik olarak ilerledikçe daha başka mevkilerde, daha başka rollere de soyunacak bu genç adam. Yeteneği fazlasıyla mevcut.
1-0'dan sonra hem Steaua hem de Fenerbahçe farklı bir anlayışa büründü. Stoichita Kapetanos'un yanına ikinci forvet olarak Daryo Moreno'yu soktu. Fenerbahçe'nin skoru koruma psikolojisiyle birlikte Romenler oyunu Fenerbahçe yarısahasında oynamaya ve pozisyon bulmaya başladılar. 60-70 arasındaki 10 dakika boyunca maç Fenerbahçe için birden Gaziantepspor maçına döndü. Roberto Carlos ve ortasaha oyundan düşmeye, Fenerbahçe yarı sahasına hapsolmaya başladı. Gol bağıra bağıra gelirken Daum bu kez uyumadı. Vederson hamlesini yaptı. Maçta gitgide ritmini bulan ve fizik olarak da Andre Santos'tan eksiği olmayan Özer'in çıkması bana göre doğru tercih değildi ama Vederson değişikliği yerindeydi. Fenerbahçe oyunu dengeledi ve Selçuk değişikliğiyle de maçı tamamen kontrolüne alarak galibiyeti korumayı başardı.
Şu an Türkiye'nin en iyi pas yapan takım Fenerbahçe. Alternatifli ve kaliteli bir ortasaha rotasyonu mevcut. Maçları da ortasahasıyla kazanıyor. Aynı kalite kanatlarda da mevcut ama aynı verim alınamıyor. Oysa eldeki hücumcu kanat bekleri ve bu sene yapılan Mehmet Topuz ve Andre Santos transferleri bir türlü iki yakası bir araya gelmemiş Fenerbahçe kanatları için önemliydi. Beklenti yaratıyordu. Daum sezon başında bu farkı işlemiş ve Andre Santos'u parlatmıştı. Kanat oyunundan bahsedebiliyorduk. Belki takımdaki forvetlerin karakteri, belki beklerin performansındaki düşüş, belki de başka birşey. Sebebini bilemiyorum; ama Fenerbahçe'nin kanat hücumcuları sezon başındaki görüntüsünden uzak. Çok fazla içeri katetmeye ve oyunda kaybolmaya başladılar. Bu Emre ve Cristian'ı da kısa ve ortaya oynamaya zorluyor. Sene başında atılan derin ters toplar artık yok. Böylece Fenerbahçe'nin hücumdaki seçenekleri azalıyor, Alex oyunda merkez haline geliyor. Bu ortadan zorlanan oyuna rakiplerin önlem alması daha kolay olacaktır. Goldeki atağı ve benzerlerini daha sık tekrarlamalı Fenerbahçe.
Kazım'ı santrfor olarak izlemek de ilginç deneyimdi. Teoride düşündüklerimi sahada yapabileceğini görmek beni umutlandırdı. Semih kadar iyi pasör değil, oyunu okuyamıyor ve Guiza kadar da iyi pozisyon alamıyor belki ama onlarda olmayan fiziksel artılara sahip Kazım. Güçlü, uzun, hareketli ve hızlı. Dripling yapıp, top da taşıyabiliyor. Kendini oyuna verir ve adam gibi çalışırsa diğer eksiklerini giderebilir. Başarırsa eldeki forvetlerin hepsinden de faydalı olabilir.
Toparlayalım.
Fikstürdeki Galatasaray derbisinden ötürü oluşabilecek konsantrasyon kaybını, takımdaki sakatları, Bükreş deplasmanında daha önce bir Türk takımının kazanamamış olmasını ve Steaua'nın gruptaki konumunu düşünerek 1 puanı maçtan önce verseler ben razı olurdum. 3 puan ve Sheriff'in Hollanda'da yaptığı sürpriz ile gelen grup liderliği işin kaymağı oldu. Bir sürpriz olmazsa bu liderlik devam eder. İçeride oynanacak 2 maç ve UEFA Avrupa Ligi'nin kalitesi geçen sene ki felaketi affettirmek ve puan olarak tekrar yükselmek için önemli bir fırsat. Kullanmak lazım.
Graz ve Eskişehir maçlarıyla küçük bir krize kapılan Galatasaray da gollü Trabzonspor ve Dinamo Bükreş galibiyetleriyle eski havasını buldu. Derbi güzel olacak.
21 Ekim 2009 Çarşamba
Yaran İtalyan Pankartları
Sandro Ciotti İtalya'nın Halit Kıvancı. 2003 yılında öldükten sonra gazeteci Giancarlo Dotto sezonun en komik pankartının seçildiği yarışmaya Sandro Ciotti'nin ismini verdi. 4 senedir veriliyor bu ödül. 2009 yılının galibi açıklanalı da 10 gün oldu ama işten güçten atlamışız. Ödül 22 yaşındaki Torino taraftarı Eleonora Ingrassia'ya gitti. Torino'nun Serie B'ye düşmesine "Şükürler olsun ki sarhoştum" pankartıyla tepki vermişti. Ödül alanlar arasında benim favorim Milan taraftarının Silvio Berlusconi'nin çıtır sevgilisi Noemi ile ilişkisini kullanarak hazırladığı pankart. "Papi bana Adebayor'u al. İmza Noemi". Benzer ödül için bizde de malzeme çok. Tribündergi ön ayak olsa ?
Etiketler: Futbol
Looking For Schmeichel
St. James' Park'ta tam 13 yıl önce. Looking for'a özne olacak ne kadar da çok sima var.
Etiketler: Futbol
Milyonluk Gol
Ferencvaros kulağa nispeten tanıdık gelir. Macaristan futbolu için birçok ilkin yanında bu kulübün ismi yazar. Avrupa Kupası kaldırmak ve Şampiyonlar Ligi'ne katılmak gibi. Debreceni için kupa kaldırmak hayal, ama tam 14 sezon sonra Macaristan'ı Şampiyonlar Ligi seviyesinde temsil ettikleri gerçek. Ne var ki boru gibi bir gruba düştüler. Liverpool, Lyon ve Fiorentina her Şampiyonlar Ligi haftasında bir maçlarını bay geçiyorlar desek yanlış olmaz şu ana kadar. Katılmak güzel ama bir yere kadar. İlk 2 maçta gol atamadan 5 gol yiyince yerel basın oyuncuları motive etmeye karar verdi. Şampiyonlar Ligi tarihinde ilk Debreceni golünü atacak oyuncuya para ödülü vaad ettiler. İşe de yaradı. Peter Czvitkovics dün oynanan Fiorentina maçında attığı golle hem Şampiyonlar Ligi tarihinde gol atan ilk Debreceni futbolcusu oldu hem de para kazandı. 1 milyon forinti var artık. 4000 € ediyor. Bozdurup bozdurup harcasın. Czvitkovics'in Türk muadili Cihat Arslan tarihe geçmek dışında birşey kazanmış mıydı ?
Etiketler: Futbol
Liverpool Tarih Yazdı
Başlayıp da hala bitiremediğim bir yerel futbol derbileri incelemesi var. Gidişatı da pek iyi değil. Ama yine de oltam boş sayılmaz. Derbileri incelerken, profillerini çıkarırken kendini eğilimlerinizi de farkediyorsunuz. Tamamı değil elbette derbilerin bir çoğunda maviler ve kırmızılar oynuyorlar. Fenerbahçe - Galatasaray, Inter - Milan, Liverpool - Everton, United - City, Boca - River, Gremio - Internacional gibi. Benim tarafım hep maviler. Liverpool tek istisna. Fenerbahçe dışında üzerine kafa yorduğum, kaybedince üzüldüğüm takımlardan biridir. Benitez'e bu blogda boşuna sallamıyordum. Beklentim vardı. Bu sezon dengeler de lehineydi, ortam müsaitti. Liverpool tarihinin en mutlu ve coşkulu sayfalarından biri yazılabilirdi. Benitez tersten anlamış olacak. Lyon mağlubiyetiyle Nisan 1987'den beri yapamadığını yaptı Liverpool. 4 maç üstüste maç kaybetti. Ben Gerrard ve Torres yerinde olsam çoktan toplamıştım bavullarımı. Benitez'in gideceği yok.
Etiketler: Futbol
Pame Thryle, Pame Zico
Olympiakos haftasonu Asteras'ın sezonun en iyi futboluyla 3-0 ile geçmiş ve PAO'nun deplasmanda aldığı sürpriz Kavala beraberliğiyle Yunanistan Süper Ligi'nde liderliğe oturmuştu. O moralle Standard Liege karşısına çıktılar Karaiskakis'de. Zico takımın en formda iki oyuncusu Diogo ve Torosidis'în sakatlıklarından dolayı oynamadığı maçta geldiğinden beri oynattığı 4-3-3 dizilişinden vazgeçip Fenerbahçe'de başarılı olduğu 4-4-1-1 ile oynattı takımını. Hücum hattında tek santrfor Mitroglou'ya kanatlardan Galletti ve Zairi, ortasahadan ise Maresca'nın destek vereceği bir düzenle yayıldılar sahaya. Maresca'nın ardında, orta göbekte Dudu ve Oscar yer aldılar. Maresca ve Galletti'nin sakatlıktan yeni çıkmış olmasının yanı sıra, bu sene Zico yönetiminde bu oyuncuların birlikteliğinde ilk kez bu şablonda oynayacaklardı. Hücumda fark yaratabilen Torosidis - Diogo - Derbyshire gibi oyuncuların yokluğu, ve Liege'in Bölöni ile yerleşen pas oyunu ve iyi alan savunmasını da ekleyince Olympiakos'un gol bulmak bir yana oyunda hakimiyet kurmasını dahi zor görüyordum. Öyle olmadı.
Thyrlos hem iyi paslaştı, hem de topa daha fazla sahip olarak oyunu domine eden taraftı. Rakip Standard Liege'i Mbokani ve De Camargo'nun kontrataklarına mahkum edip, bilhassa solda Zairi, sağda Galletti'nin yaratıcılığı ile gol girişimlerine bulundular. Üretkenlik sağlayamadılar gerçi, ama uzaktan şutlar ve kornerlerle Sinan Bolat'ı abluka altına aldılar. Maç boyunca attığı 10 kornerin 5 tanesini ilk 15 dakika kullandı Olympiakos. Mellberg pek çoğuna çıkıp vurdu ama çerçeveyi 1 kez bulabildi. O vuruş da etkisizdi. 24. dakikada Galletti'nin attığı nefis şut direkten döndü. 36'daki ikinci denemesi de isabetsizdi. Hemen ardından gelişen Liege atağında Jovanovic araya oynadı, De Camargo kapattığı köşeden Nikopolidis'i avlayarak Liege'i 1-0 öne geçirdi. Maçtan önce Gate 7 ile dalaşan 700 Liege taraftarı üst baş çıkarıp kendilerinden geçtiler. Belçikalılar golün verdiği moralsizlikle gardı düşen Thyrlos kalesini 5 dakika boyunca etkili yoklasa da, 43. dakikada Galletti'nin kullandığı serbest vuruşta Mitroglou'nun kafa golüne engel olamadılar. Golün dakikası çok önemliydi.
Devrede bilhassa sezon başından beri her maçta ilk 11 başlayan ve 90 dakika oyunda kalarak yorgunluğu gitgide belirginleşen Dudu'yu çıkarmasını, zayıflayan göbeği güçlendirmesini bekliyordum Zico'nun ama ikinci devreye de aynı kadroyla başladı. Oyun ilk yarıdaki görüntüyle devam ederken, 70. dakikada maçın kırılma anı gerçekleşti. Jovanovic'in topu direkten döndü. Zico oyuna müdahale etti. Gruptan çıkması için galip gelmesi şart olan maçta, bir kanat forvet olan Zairi'yi çıkarıp ortasahanın ortasına 34 yaşındaki Stoltidis'i aldı. Değişiklik sonuç verdi. Olympiakos bu son 20 dakikada Liege'den önemli bir kontra yemediği gibi hücumda da baskıyı arttırdı. Ne var ki Sinan Bolat'ı geçemediler. Bu bölümde 5 kurtarış yaptı Türk kaleci ama 90+3. dakikada gelen gole mani olamadı. Galletti'nin kornerden kestiği top Dudu'dan sekip havalandı, boşta kalan topa Stoltidis kafayı vurarak golü attı. 2-1 kazandılar. Maçın kahramanı hem attığı gol, hem de 10 ay süren sakatlığın ardından yaptığı dönüşle Stoltidis ama adamı Maresca. Muazzam oynadı. Gilberto Silva ile birlikte Türk takımlarında farkedilmemiş olmaları üzücü.
Geriden gelerek alınan zafer, oynanan oyun Olympiakos için sevindirici. Aslın önemli olan ise hem oyun hem de anlayış olarak Ketsbaia ile incinen büyük takım karakterinin iyileşiyor olması. Zico yavaş yavaş felsefesini yerleştiriyor, hem de kazanarak. Olympiakos'un yolu artık gruptan çıkmak için açık. Alkmaar'a deplasmanda yenilmemek turun anahtarı. Aksi takdirde içeride Arsenal'i ya da dışarıda Liege'i yenmeleri lazım stres yaşamamak için. Zico'nun Şampiyonlar Ligi serisi de devam ediyor bu arada. Şampiyonlar Ligi kariyerindeki 6. iç saha maçındaki 6. galibiyet bu Zico'nun. Ligde de içeride dışarıda tüm maçlarını kazandılar. Pame Thyrle, Pame Zico...
Etiketler: Futbol
20 Ekim 2009 Salı
Luis Fabiano'nun Sözleşmesi
Porto'nun dizini dövdüğü iki topçudan biri Diego, diğeri de Luis Fabiano. 10 milyon € verip almışlardı Sao Paulo'dan. 22 maçta 3 gol atınca 3 milyon € zarar ile Sevilla'ya sattılar. Sevilla'da geçirdiği ilk 2 sezon çok da parlak değil aslında ama 2007-08 sezonunda 30 maçta 24 gol attıktan ve milli takıma döndükten sonra istikrara kavuştu. Bu sezon Sevilla ve Brezilya Milli Takımı ile 24 maça çıktı. 19 golü var. Transferi sürekli gündemde. Sene başında ismi çok speküle edilmişti Milan ile ama yaş haddinden giriş yapamıyor. Dedikodular yine de bitmiş değil. Ben okumaktan, Luis Fabiano da dinlemekten bıkmış. Sevilla ile sözleşme yenilemek istiyor. Luis Fabiano'nun mevcut sözleşmesi 2011'e kadar. Serbest kalma bedeli ise 25 milyon €.
Etiketler: Futbol
Yabancı Madde
Turkcell Süper Lig ve Avrupa Kupası maçlarıyla birlikte haftada izleyebileceğimiz 30 civarı maç var Türk televizyonlarında. Tamamını izleyemediklerimizin de özetlerini izlemek mümkün. Tribünde, sahaca onlarca ilginç manzara göze çarpıyor. Sahaya da epey yabancı madde atılıyor. Müzesi yapılsa - ki bence yapılmalı, gezmekten zevk duyarım - epey geniş ve ilginç bir koleksiyon çıkar ortaya. Motosiklet, domuz kafası, viski şişesi, zar, cep telefonu gibi binlerce farklı parça sergilenebilir. Baş köşeye ise maçın kaderini değiştirenleri koymak lazım. Onlar bu saydıklarım değil. Meşin yuvarlağın başka aileden olanları. Hammaddesi kağıt ve plastik olan toplar. Geçen sene Hamburg - Werder Bremen maçındaki kağıttan top kupanın seyrini değiştirmişti. Sunderland - Liverpool maçındaki plaj topu ikinci dalgada tribünleri de etkiledi. Haftasonu oynanacak Liverpool - Manchester United maçında bu ve benzeri toplar tribüne alınmayacak. Sokmakta ısrar edenler de...
Etiketler: Futbol
8'de 8 ve Friedrich
Sadece Türkiye'de değil Almanya'da da çok konuşulan bir 8'de 8 var. Geçen sezonun flaş takımı Hertha Berlin ilk hafta içeride kazandıkları Hannover maçından sonra tam 8 maç üstüste kaybetti. Deplasmanda 3-0 kaybedilen son Nurnberg maçından sonra taraftarın sabrı taştı. Harlekins grubu "küme düşerseniz, hepinizi öldürene kadar döveriz" diye tezahürat yaptılar. Almanya tribün şiddetinin neredeyse olmadığı ülkelerden biri. Tezahürat ürkütücü ama burada kalmadı olay. Antrenmana da Donato Melillo aracılığuyla müdahale etti bu grup. Tel örgü arkasında da olsa bir süre taraftarına hesap verdi Kaptan Friedrich. Normalde ne söylediğini bilmememiz lazım ama uyanığın biri cep telefonuyla kamerayla kaydetmiş ve basına sızdırmış. Bild yayınladı görüntüleri. Friedrich takım arkadaşı Patrick Ebert'i yedirdiği 2. golden ötürü taraftarına şikayet ediyor. Hoeness ve Favre'yi idarede; Simunic, Pantelic, Babic ve Voronin'i takım kadrosunda tutamayan yönetim daha doğru adres olurdu bana kalırsa. Friedrich de adam değilmiş. Yok mu Almanya'da Ahmet Çakar - Serhat Ulueren muadili birileri ?
Etiketler: Futbol
İnceci Flamengo
Flamengo bu sezonun vasat büyüklerinden biri olarak görülüyordu Brezilya'da. Adriano takviyesine rağmen 38 haftalık ligde ve yorucu coğrafi şartlarda şampiyonluk beklenen ilk takımlardan biri değillerdi. Beklenildiği gibi de, 5-10. sıra arasında götürdüler ligi uzun süre. Son 2 maçta ise tablo yavaş yavaş değişmeye başladı. 21. haftada Avai'ye yenildikleri maçtan bu yana, yani 7 haftadır bileklerini bileklerini büken olmamıştı. Copa Libertadores vizesi için gereken klasmana yaklaşmışlardı. Son 2 haftada ince ayar çektiler lige. Sao Paulo ve Palmeiras karşısında alınan galibiyetlerle serilerini 9 maça çıkardılar ve artık şampiyonluktan bahsediyorlar. Bitime 8 hafta kala Flamengo ile Palmeiras ile aradaki puan farkı 6. Eğer zoru başarır ve 1992'den bu yana beklenen ulusal şampiyonluk hem de Fluminense küme düşerken kazanılırsa 38 maçta 21 gol atan Adriano - Petkovic ikilisi 1 sezonda efsaneler arasına girerler. Teknik direktör Andrade yerinde olsam son 8 maçta bu ikiliyi bozmam. Beraber başladıkları 6 maçta 5 galibiyet - 1 beraberliği var Flamengo'nun. Dahası hiç gol yemediler.
Flamengo 1 x 0 Corinthians
Flamengo 3 x 0 Santo André
Flamengo 3 x 0 Sport
Flamengo 3 x 0 Coritiba
Internacional 0 x 0 Flamengo
Palmeiras 0 x 2 Flamengo
18 Ekim 2009 Pazar
Gaziantepspor 2 - 1 Fenerbahçe
8. haftada sezonun en seyirlik ve dinamik oyunlarından birini oynayarak alınan Gençlerbirliği galibiyeti ve kazanılan 24 puandan sonra, Galatasaray'ın da fikstürü göz önüne alınınca Gaziantepspor maçının önemi büyüktü. Alex ve Lugano olmasa da sürekli kötü oynayan Guiza ve birkaç haftadır düşüşte olan Andre Santos'un yokluğundan mecburen gelecek rotasyon bence Fenerbahçe'nin yararınaydı.
Fenerbahçe oyuna da iyi başladı. Galatasaray gibi bir takıma karşı dahi topa daha fazla sahip olabilen Gaziantepspor ortasahasına karşı Emre - Cristian - Mehmet Topuz üçlüsü hem fizik hem de teknik kaliteleriyle üstün geldiler. Bu üçlü hem Zurita - Hakan - Murat üçlüsüne baskı uygulayarak top kullandırmadılar, hem de kendileri top yaptılar.
Bu fark sayesinde - sağ kanattaki Gökhan - Kazım ikilisinin formsuzluğuna rağmen - ilk 26 dakikada bir tanesi gol olan 6 gol girişimi var Fenerbahçe'nin. Hepsinde de sol kanadın imzası var. 6. dakikada Emre'nin ortasahada presle kaptığı topu soldaki Roberto Carlos'a açtı. Ortasına Semih vurdu, top kornere çıktı. 8 ve 12'de yine soldan Emre'nin Kazım'a, Roberto Carlos'un da Semih'e kestiği toplar ofsayt ile kesildi. Tartışılır bayraklardı. 16. dakikada Vederson'un kornerine Mehmet Topuz altıpasta, boş pozisyonda kötü vurdu. 24. dakikada Roberto Carlos'un ortasına arka direkte, sağ çaprazda Mehmet Topuz'un güzel vuruşu uzak direk dibinden dışarı çıktı. 26. dakikada yapılan 6. denemede ise gol geldi. Vederson'un soldan ortasına Semih enfes bir kafa vurdu.
Alex olsaydı çok daha fazlası olabilirdi ama Gaziantep gibi bir deplasman için bu manzara yeterlidir. Bu kadar hücum ederken Gaziantep'in tek gol girişimi 22. dakikada Julio Cesar'ın penaltı noktası hizasında, sağ çaprazdan sol ayakla uzak direğe yaptığı plase. Oyunun iki yönünde başarılı olan, topa % 65 civarında hakim olan, iyi ve beklentimin ötesinde bir Fenerbahçe vardı ilk 30 dakikada. Ardından Fenerbahçe kendini sakınmaya, 4-1-4-1 oynayan Antep kenar bekleriyle birlikte oyuna girmeye başladı. Çok uzun bir takım olmamasına rağmen Lugano'nun yokluğunda havadan etkili oldular. Julio Cesar'ın 34. dakikadaki kafası ilk devrede Antep'in bulduğu en net pozisyon. Fenerbahçe'nin bu bölümdeki tek pozisyonu 45+1'de bulduğu 3'e 2 kontrataktan geldi. Gol olmadı belki ama futbol meraklıları için önemli bir kılavuzdur bu pozisyon. Mehmet Topuz ile Alex'in futbol zekasını arasındaki farkı göstermiştir.
Mehmet Topuz topu solda Vederson'a açtıktan sonra yerinde Alex olsaydı penaltı noktasıyla Vederson arasına koşu yapar ve topa vurabilecek bir açıda yerini alırdı. Böylece hem kendini hem de altıpasa koşan Semih'i, savunmacısını rahatsız ederek, rahatlatırdı. Mehmet ise topu verdikten sonra anlamsız bir yere, ceza yayının sağına doğru hareketlendi. İki Gaziantepspor oyuncusu da Semih'i kontrol edip, topa vurmasını engellediler.
İkinci devrenin başlamasıyla birlikte Fenerbahçe oyunun temposunu düşürmeye ve maçı rölantide götürmeyi tercih etti. Gaziantepspor ise tersi görüntüdeydi ve topa daha fazla hakim oldular. İlk yarıdaki Fenerbahçe'nin sol kanat etkinliğinin bir benzerini ürettiler. Gökhan'ın sarı kart korkusu, Kazım'ın tek taraflı ve gamsız oyunu sebebiyle Jorginho ve Olcan orada öyle rahat oynamaya başladı ki teknik direktör Couceiro sağ kanattaki Erken Sekman'ı Ferdi ile değiştirip sol kenara üçüncü oyuncuyu soktu. Olcan'ı supporter olarak Julio Cesar'ın yanına yolladı. 3 sezon önce aynısını Inter yapmıştı. Maxwell ve Chivu dışında Cruz'u da sola deplase olarak oynatmıştı Mancini ve Fenerbahçe'ye 3 gol atmıştı takımı. Inter ile Gaziantep arasında kalite farkı var elbette. 74. dakikada Olcan'ın direkten dönen kafa şutu dışında o üretkenlikte değildi Antep ve Fenerbahçe rakibini Volkan - Bilica - Önder - Cristian göbeğiyle son bölgede durduruyordu ama bir yapılan ve bir yapılmayan değişiklik Gaziantep'in önündeki bütün engelleri kaldırdı.
Son 3 haftadır ve bu maçta da takımın iyilerinden olan Vederson'un oyundan alınıp jetlag olmuş, 3 haftadır ayakta zor duran Andre Santos'un sahaya sürülmesi üzerine ciddi kafa yordum ama Daum'un ne planladığına dair kafamda bir ışık yanmadı. Oysa bu hamleden sonra Antep sadece soldan değil, sağdan da Erman ile dövmeye başladı Fener'i. Sağlam duran Volkan - Bilica - Önder - Crsitian göbeğinin dengesi bozuldu. Allah'ın sopası yok. Julio Cesar'ın attığı ilk gol bu kanattan Erman'ın pasıyla geldi. Andre Santos'un yapmadığı kademe yüzünden üstelik.
Diğer tarafta ise Özer ile Kazım'ı değiştirip, Mehmet Topuz'u Gökhan'ın önüne kaydırmak Fenerbahçe'nin düşen sağ kanadını sağlamlaştırabilir ve en azından galibiyet korunabilirdi. Daum tercih etmedi. Onun teşhisi sorunun Gökhan'dan kaynaklandığıydı. Gökhan'ı çıkartıp Bekir'i denedi. Allah'ın sopası yok. Son saniye golündeki pozisyonu yarattı Bekir. Öncesinde de hücumda Fenerbahçe lehine maçı 2-1'e getirecek pozisyonda topu çok kötü kullandı.
Sonuçta Gaziantep Julio Cesar'ın çok klas 2 golüyle Fenerbahçe'nin galibiyet serisine noktayı koydu. Galatasaray'a da böylece bu akşam oynayacakları Trabzon maçının sonucuna göre Kadıköy'de liderlik şansı doğdu.
Ballon d'Or 2009
Lionel Messi'nin ödülü alması kesin gibi olsa da, France Football'un organize ettiği Dünya'nın en prestijli futbol ödülü için adaylar açıklandı. Ödülün sahibi 1 Aralık'ta belli olacak. Temsile bakalım. Avrupa dışına yine gözlerini kapamış listeyi hazırlayanlar. Eskiden Avrupa'da oynamak da yetmiyordu, Avrupalı olmak şarttı. Maradona da olsanız ödül alamıyordunuz. Neyse ki 1995'ten sonra değiştirdiler kıstasları. Kulüpler düzeyinde Barcelona 6 oyuncu ile listenin tepesinde. Ligler özelinde ise La Liga 12 oyuncu, Premier Lig 10 oyuncu ile başı çekiyorlar. Serie A yalnızca 4 oyuncu sokabilmiş, ama hiçbiri İtalyan değil. Ligin en iyi takımı Inter olunca normal elbette.
Andrey Arshavin (Arsenal)
Karim Benzema (Real Madrid)
Iker Casillas (Real Madrid)
Cristiano Ronaldo (Real Madrid)
Diego (Juventus)
Didier Drogba (Chelsea)
Edin Dzeko (Wolfsburg)
Samuel Eto'o (Inter Milan)
Cesc Fabregas (Arsenal)
Fernando Torres (Liverpool)
Diego Forlan (Atletico Madrid)
Steven Gerrard (Liverpool)
Ryan Giggs (Manchester United)
Yoann Gourcuff (Bordeaux)
Thierry Henry (Barcelona)
Zlatan Ibrahimovic (Barcelona)
Andres Iniesta (Barcelona)
Julio Cesar (Inter Milan)
Kaka (Real Madrid)
Frank Lampard (Chelsea)
Maicon (Inter Milan)
Lionel Messi (Barcelona)
Luis Fabiano (Sevilla)
Franck Ribery (Bayern Munich)
Wayne Rooney (Manchester United)
John Terry (Chelsea)
Nemanja Vidic (Manchester United)
David Villa (Valencia)
Xavi (Barcelona)
Yaya Toure (Barcelona).
Etiketler: Futbol
Başa Bela Top
İngiltere'de gündem dün oynanan Sunderland - Liverpool maçında atılan gol. Dünkü maçta, kale arkasında maçı izleyen çocuk yaştaki bir Liverpool taraftarı gayet büyük bir keyif ve şevkle elindeki plaj topunu yumruklayarak sahaya atmış; gelişen atakta Darren Bent'in şutu bu toptan sekerek gol olmuştu. Futbolun kuralı açık. Eğer sahaya 22 oyuncu ve hakemler dışında dışarıdan bir müdahale varsa oyun durdurulur, gol de aynı müdahaleye maruz kalmışsa geçerli sayılmaz. Oyun da hakem atışıyla başlar. Eski bir EPL hakemi olan Jeff Winter da aynısını söylüyor. Bu seviyede maç yöneten Mike Jones gibi bir hakemin bu golü vermesi inanılmaz. Jose Reina'nın futbol topu yerine plaj topunu takip etmesi ve Darren Bent'in şansı da elbette. Bu arada Liverpool bu plaj topunun da yer aldığı plaj setinin satış fiyatında % 50 damping yaparak 10 sterline düşürdü. Manchester'dan epey ilgi olmuş sete. Stoklar sıfırlanmış.
Etiketler: Futbol