22 Ağustos 2009 Cumartesi

Real Madrid ve Ramazan



Müslümanların kutsal ayı, büyük sınavı başladı. Hayatın her yerinde Ramazan. Futbolda da elbette. Bu sene yılın en sıcak ve günün en uzun olduğu zaman dilimine denk gelince, Ramazan ve futbol yorumlarının, polemiklerinin daha da artacağı kesin. Hiç aşina olmadığımız yüzler, sesler belirecek ekranda. Avrupa futbolunda bizde olduğu kadar gündem olmuyor Ramazan ayı. Afrika nüfusundan ötürü Fransızlar meraklı Ramazan ve futbol muhabbetlerine. Real Madrid'in kadrosunda da Fransa'dan gelme 3 müslüman var. Karim Benzema, Lassana Diarra ve Mamadou Diarra oruç tutacaklar. Doktorlar metabolizmalarının susuz kalmamaları ve buna bağlı sakatlık yaşamamaları için özel program hazırlamışlar. Öğün sayısı da ikiye düşünce haliyle daha bol. Bu dönemde 3 maç yapacak Real Madrid. Rakipler Deportivo, Espanyol ve Xerez.

Etiketler:

Trabzonspor ve 61. Dakika



Türkiye garip ülke. Sorsan acil durum numaralarını bilmeyen adamlar, plaka numaralarını bir çırpıda sayarlar. Her an her yerde karşınıza çıkabilir bu plaka numaraları. Sokakta gördüğünüz kebapçının tabelasında, traş olduğunuz berberin duvarında, arkadaşınızın emailinde, futbolcuların formalarında. Beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz böyle bir kültürümüz var. Trabzonspor ile tribüne de sıçradı bu plakalar. 61. dakika kutlamalarının Türkiye'nin birçok ilinde muadili var. Antep'te 27, Denizli'de 20. Ülkenin iki kalburüstü futbol yazarı Uğur Meleke ve Mehmet Demirkol'un farklı değerlendirmeleri var. Benim fikrim çok da orjinal olmadığı yönünde ama Brezilyalıların ilgisini çekmiş.

"Türkiye'nin 4. büyük, Anadolu'nun en büyük kulübü Trabzonspor tıpkı Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray gibi tutkulu ve ateşli taraftarlara sahip ama bir farkları var. Yağmur da yağsa, güneş de açsa; takım kazansa da, kaybetse de, berabere de kalsa maçın 61. dakikası oynandığında taraftarlar sanki gol olmuş gibi kutlama yapıyorlar"

Globoesporte

"İlk maçımdı ve korkmuştum. Kazanıyorduk, birşeyi kutladıkları belliydi ama hiçbir şey anlamamıştım. Daha sonra bunu her maçta yaptıklarını öğrendim. Sahada bize çok yardımı oluyor. Kaybediyorsak oyunu çevirmemiz, kazanıyorsak daha fazla gol atmamız için bizi teşvik ediyor. 61 numara Trabzon'da 10 numaradan daha önemli ( gülerek ) "

Alanzinho @ Globoesporte

Etiketler: ,

21 Ağustos 2009 Cuma

Pizza Üstü Ateşkes



Juventus sezonu Chievo maçıyla açacak. Serie A'da Inter'i zorlaması beklenen tek takım onlar. Benim ilgimi çeken bundan ziyade şehre dönmüş olmaları ve tribünleri. Bilhassa da Cannavaro - Viking gerginliğini çekirdek çıtlatarak izleyecek, günlüğünü tutacaktım. Zira Serie A'nın en renkli tribün manzaralarından biri olacaktı. Cannavaro derdiniz ne deyip Viking liderleriyle bir pizzacı da görüşmüş. Kesin bir barış yok ama ateşkes sağlamışlar. Ne koyduysa pizzanın içine...

Etiketler:

Newcastle'a Büyük Gelenler



Juventus Seri B'yi boyladığında, sadık iki İtalyan Del Piero ve Buffon dışında, takımın iskeletini büyük ölçüde kaybetmişti. Profesyonellik sadece para değil, ilgi ve kalite de şart tabi. Şimdilerde aynı sorunla İngilizlerin siyah beyazı Newcastle uğraşıyor. Obafemi Martins, Michael Owen, Sebastien Bassong, Habib Beye, Damien Duff takım küme düşünce bohçalarını hemen topladılar. Martins Bundesliga'nın, kalanlar EPL'nin muhtelif takımlarının yolunu tuttu. Sırada Maradona'nın milli takımdaki bankosu Jonas Gutierrez var. Barcelona'ya demir almak üzere. Ne yapacaksa Guardiola...

Etiketler:

Tek Kulüp Tek Forma







PSG bu sene kulübün arması kadar gelenekselleşmiş olan üç renkli ve kalın çubuklu formasını çıkarmadı. Fenerbahçe'nin çubuklu, Galatasaray'ın parçalı forma yapmamasından farksız bu. Taraftar inanılmaz rahatsız ve sezon başından bu yana her fırsatta tepkisini gösteriyor. Sloganları da "Un Club Un Maillot" yani "Tek Kulüp Tek Forma". Web siteleri de budur.

Etiketler:

Trabzon Evinde Tarih Oluyor



Köy takımı yapılmadı klasik olarak, ama yine de fazla hafife alındı Toulouse. Oysa kadrosundaki Gignac, Sissoko ve Didot Avrupa'nın 1. torba takımları tarafından izlenen oyuncular. Geçen sene hayli çekişmeli geçen Ligue 1'de 4. olmak da önemli başarı. 4-1-4-1 ile dizildiler sahaya. İp gibilerdi neredeyse. Savunmanın önünde tek oynayan Capoue. Önünde Sissoko ve Didot. Bu ikiliyle aynı hat üzerinde, sağda Devoux ve solda Machado ile tamamlanan bir ortasaha. En ileride ise Gignac.

Gignac ortadan zaten delici ama en çok soldan sağa kat ederek, şut atmayı seviyor. Ona yakın oynayan oyuncu ise Sissoko. Cezasahasına girmekten, hücum etmekten çekinmeyen komple bir ortasaha oyuncusu ve arkadan bindiren sol bek Mbengue.


Trabzonspor'da Tayfun'un sağ bek, Song'un sağ stoper gözüktüğü; orta göbeği Colman ile birlikte tutan Tjikuzu'nun sahanın sağ tarafını parsellediği ve en ilginci Serkan'ın sağ açık oynadığı aşırı tedbirli 4-2-3-1 dizilişinin sebebi Toulouse'un bu yapısı olsa gerek. Basın aşırı hafife aldı ama Hugo Broos da fazla büyütmüş rakibini. Toulouse ortasahası sert, fizikli ama sen de iki ayaklı maç oynuyorsun. Evinde kazanmalısın, biraz risk şart. Fakat Alanzinho dahi yedek. Yattara sağlam olsa tribüne çıkardı sanırım.

Üstelik teoride başarılı gibi görünen bu savunma planı pratikte işe de yaramadı. Gignac bulduğu ilk fırsatta enfes bir gol attı.
Neyse ki, Gignac'a karşılık çabuk geldi. Engin'in müthiş slalomu ve Song'ın golü gecenin en güzel enstantanelerinden biriydi. Trabzon golle moral buldu, devrenin son 30 dakikası müthiş bir tempo yaptı. Serkan hem çalışkanlığı, hem devamlılığı, hem de doğru noktalara yaptığı koşularla yıldızlaştı. Kariyerinin hiçbir döneminde bu kadar hücumcu bir profil çizdiğini görmemiştim. Tek hatırımda kalan hücum performansı; Fenerbahçe forması giydiği dönemde oynadığı PSV maçı. Bu ilk devreyle bence zirve yapmıştır. Ancak bu temponun ve üstünlüğün karşılığında Trabzonspor yeterince pozisyon bulamadı. Hep karambol. Zira Umut'un arkasında 10 numara gibi oynayan Selçuk, o mevkinin gereği olan ince işleri yapabilecek kadar teknik değil.

İkinci devre buna yönelik bir değişiklik bekliyordum. Arda'dan daha hızlı ve hatta teknik olarak daha yetenekli olan; ama oyunu okumaktan aciz, etrafını görmeyen ve sıfır devamlılığa, çalışkanlığa, oyun konsantrasyonuna sahip Engin yerine yapılacak bir Alanzinho ya da Gökhan Ünla hamlesi Trabzonspor'a pozisyon olarak geri dönebilirdi. Hugo Broos 2. golü yemeyi bekledi. Velakin skoru alan Toulouse karşısında Alanzinho yok oldu. Ve beke çekilen Serkan'ın etkinliği de sıfırlandı. Negatif teknik direktör etkisi bununla da sınırlı değil. Gökhan hamlesinin geç gelmesi bir yana, çıkan adamın Tjikuzu olması Alan Casanova'nın yetkisi olsa yapmayacağı bir değişiklik. Engin'in kırmızı kart görmesinin vebalinin bir kısmını Hugo Broos'a yükler bu hamle. Mansare'nin golüyle de Trabzon için düşler sahnesinin kapıları kapanmıştır.

Sivas maçında çok canlı bir Trabzon izlemiştik halbuki. O Sivas'a gelen vurdu, giden vurdu belki; ama Hugo Broos'un o Trabzon'u birden reddetmesi çok garip. Hiç ısrar etmedi o takımda ve sürekli deniyor Belçikalı. Önce Selçuk'u kesip Ceyhun'u ortasahaya monte etti. Bu kez Serkan sağ açık, Alanzinho kenarda. Selçuk ise sahada. Bu maçta da işi oyuncu rotasyonundan şablon rotasyonuna götürdü Broos. Sezon başından bu yana 4-3-3 oynayan takım 4-2-3-1 oynattı. Tjikuzu ve Colman'ın önünde Engin - Selçuk - Serkan ve en ileride Umut. Trabzon deneye sabırlı bir kent değil, Ersun Yanal'ı anlatmalı birileri Broos'a.

Ligde İstanbullu rakiplerinin bütçeleriyle başa çıkması çok zor Trabzon'un. Velakin, pekala birkaç tur ile geçmiş yıllarda erişilen Avrupa'daki temsil gücü ve saygınlık kazanılabilirdi. Oysa manzara tam tersi. Her sene de daha kötüye gidiyor. Eskiden evinde tarih yazan Trabzon, tarih oluyor. Maalesef...

Etiketler: ,

Adriano Geri Döndü



Obsesif Dunga Dünya Kupası elemelerinde oynayacakları Arjantin ve Şili maçları için aday kadroyu açıkladı. Andre Santos ve Elano yerlerini koruyorlar. Kleberson'un yokluğunda önliberoya aday çoktu. Piyango Lucas Leiva'ya vurmuş. Kalede de Gomes - Victor ( Gremio ) değişimi var ama asıl bomba forvette. İmparator kadroya geri dönmüş.

Goleiros: Júlio César (Inter de Milão), Victor (Grêmio)

Laterais: Maicon (Inter de Milão), Daniel Alves (Barcelona), Filipe (La Coruña), André Santos (Fenerbahce)

Zagueiros: Luisão (Benfica), Juan (Roma), Miranda (São Paulo), Lúcio (Inter de Milão)

Meio-campo: Josué (Wolfsburg), Gilberto Silva (Panathinaikos), Felipe Melo (Juventus), Lucas (Liverpool), Elano (Galatasaray), Ramires (Benfica), Júlio Baptista (Roma), Kaká (Real Madrid)

Atacantes: Robinho (Manchester City), Nilmar (Villarreal), Luís Fabiano (Sevilla), Adriano (Flamengo)

Etiketler: ,

20 Ağustos 2009 Perşembe

FC Sion 0 - 2 Fenerbahçe



Bilica ve Alex'in yokluğu, Lugano'nun dönüşü, Deniz'in sol stoperde Önder ve Bekir yerine tercih edilişi... Fenerbahçe adına maç öncesi ilginç detaylardı bunlar. Bu farklı defansif kurgu ve Sion'un fizik kalitesini de hesaba katarsak kolay bir maç olmayacağı ortadaydı.

Fenerbahçe maça yine klasik 4-2-3-1'si ile başladı. Takımın ortasahası ve hücum hattını zorunlu kalmadığı sürece bozmuyor Daum. Alex'in yokluğunda, Guiza'nın arkasında Deivid. Sol açık Andre Santos, sağ açık Kazım. Arkalarında Emre ve Cristian. Uyumları her geçen gün artıyor fakat ilk yarıda bu hat hiç verim vermedi. Sion'un 4-3-3'ü arasında kayboldular. Orta sahadaki Serey - Fermina - Dominguez üçlüsü Alex'ten sonra Fenerbahçe'yi ileri iten yegane oyuncu olan Emre'yi çok iyi pasifize etti. O bağlantı kopunca Andre Santos ve Deivid'in içeri katları, Guiza'nın koşuları ve beklerin hücuma katkısına kaldı Fenerbahçe. Gökhan ve Roberto Carlos bugün neredeyse hiç bindirmediler. Guiza hakemle konuşup, ofsaytta gezindi. Deivid oyunun hep içinde olsa da aynı Sivas maçındaki gibi ince pasları veremedi. O mevkinin kaldırmayacağı kadar pas hatası yaptı. Sion'un kapanan ve sert oyunuyla birlikte maç kilitlendi. Fenerbahçe oyunun hakimi gibi gözükse de sıcağın da etkisiyle çok düşük tempoda bir ilk yarı oynandı.

Bu ortamda, ikinci devre Mpenza ve Marin etkili olabilirlerdi ama devrenin sonunda Guiza'nın göğüs pasında Andre Santos'un golü ilaç gibi geldi. Gol dışında Guiza'nın sol çaprazda, kaleci kalede yokken topu boş kaleye gönderemediği bir top var. Koskoca devrenin gol dışındaki tek pozisyonu bu.
Beğenmedim ilk yarıda Fenerbahçe'yi.



İkinci devre golün etkisiyle Sion oyunu daha geniş alanda oynamaya başladı. Andre Santos, Kazım ve Güiza daha fazla alan buldular. Emre üzerindeki baskı hafifledi. Fenerbahçe bu sayede tempoyu fazla yükseltmeden iyi paslaşmaya başladı. Sürekli olmasa da doğru zamanlarda yapılan etkili pres sayesinde de bol pozisyon bulundu. İlk yarıdaki pozisyonsuzluktan sonra bu vasat üstü oyun resital gibi geldi ve fazla zorlanmadan rahat bir galibiyet alındı.

Emre'nin Cenevre'de kuş avladığı enstantane bir yana, sadece Guiza'nın 58, 70 ve 92. dakikalarda kale ağzında ezdiği 3 net gollük pozisyon var. Neredeyse boş kalelere kaçırdı üstelik. Veremediği paslar da cabası. Trabzon - Toulouse maçında Gignac'ı izledikten sonra Guiza gerçek bir eziyet. 30 dakikalık Semih katkısı bile Fenerbahçe'yi farklılaştırıyor. Daum'un ya Deivid ya da Guiza yerine Semih'i düşünmesi şart artık. Aynısını Kazım ve Mehmet Topuz için de düşünüyorum. Göze hoş gelen ama oyuna hiçbir etkisi olmayan hareketler yapıyor ve bazen terbiyesizliğe kaçan laubalilikte oynuyor Kazım. Paito beceremedi ama başka bir sol bek bir gün o bilekleri kırıverir. Tribünde eminim daha da çekilmez oluyordur. Andre Santos ise oyuncu nitelikleri açısından değil ama sahadaki rolü açısından Luka Modric vari oynuyor. Harry Redknapp'ın gelişinden sonra sol açık gibi gözükse de sürekli ortaya devrilen, oyun kuran ve gol arayan, Tottenham'ı rahatlatan bir rolü var Modric'in. Fenerbahçe'de aynısını Andre Santos yapıyor. Yüksek sezgisi ve tekniği sayesinde bu sene Guiza'dan fazla gol atacak gibi.

Takımın en sorunlu bölgesi olarak görülen savunmanın, bu sezon oynanan 6 resmi maçta sadece 1 gol yemesi kaliteye işaret etmez. Lugano'nun dönüşü savunma açıklarını büyük oranda kapatır ama Volkan'ın arkasına bir yedek kaleci şart. Bugün yine havadan süzüle süzüle gelen 1-2 topta altıpas etrafında halay çekerek gezindi. Gruplar ve ligin daha iyi takımları bunları affetmez.

Maçın adamı: Cristian Baroni.

Etiketler: ,

Pedro & Henrique



"Garbage time" bir NBA tabiri. Oyunun neticesinin belli olduğu, seyretmeseniz de birşey kaybetmeyeceğiniz zaman dilimi için kullanılır. Adaptasyonu gerekenlerin, güven sorunu yaşayanların, fazla süre bulamayanların ısınma turlarıdır aynı zamanda. İyi değerlendirenler figüranlıktan terfi edebilir. Meraklısı için Kaan Kural'dan "İki Brian'ın hikayesi" şiddetle tavsiye edilir. Pedro Rodriguez Ledesma bir forvet oyuncusu. Barcelona'nın altyapısından yetişme. 22 yaşında. Türkiye için genç ve gelecek vaadeden oyuncu yaşı ama Barcelona için 3-4 sene geriden geliyor. Geçen sezon garbage time oyuncusuydu. Bu sezon öncesi fırsatı iyi değerlendirdi. Barcelona San Mames'de 2-1 kazanırken Pedro'nun hanesinde 1 gol 1 asist yazıyordu. 5 senelik sözleşme yaptılar. Serbest kalma bedeli olarak 75 milyon € yazdılar kontratına.



Henrique geçen sezon başında Coritiba'dan Palmeiras'a transfer olmuş ve 5 maç oynayıp Barcelona'nın yolunu tutmuştu. Gelir gelmez Keirrison gibi kiralık verildi ve sezonu Leverkusen'de tamamladı. Bence performansı ikna ediciydi ama Guardiola La Liga'da da 1 sezon geçirmesini istiyor Brezilyalının. Espanyol'a önerdiler. Hem oyuncuları oynayacak, hem de ezeli rakibin Daniel Jarque acısına ortak olup hafifletecekler. Espanyol Coloccini'den vazgeçerse tabi...

Etiketler:

Lazio'nun Stoperi



Lazio, Rozenhal de gittikten sonra iyice yalnız kalan Diakite - Siviglia ikilisini ikame edebilecek, hatta doğrudan oynayabilecek bir stoper arıyor ama henüz transfer yapabilmiş değiller. Güney Amerika'da ısrarcılar. Lugano'dan sonra yazdıkları 3 oyuncu Gremio'nun stoperi Rever, Sao Paulo'nun stoperi Miranda ve Cruzeiro'nun stoperi Gustavo. Hepsi için kira opsiyonlarını zorluyorlar ama Cruzeiro dışındaki iki kulübün de şampiyonluk ihtimali var. Lotito paraya kıymazsa vermezler. Rever ile Leo ülkenin en uyumlu ve iyi savunma ikilisi. Miranda ise şu an Brezilya'nın Avrupa'ya pazarlayabileceği en iyi stoper. İsmi Bayern ve Fiorentina ile de geçiyor. Bu listeden ancak Gustavo'yu kiralayabilirler. Aralarındaki en düşük profilli ama Avrupa deneyimi olan tek oyuncu. Kim olursa olsun, Lazio artık stoperini bulsun. Yazın en baygınlık veren transfer hikayelerinden biri bu.

Etiketler:

Manchester City vs Chelsea



Roman Abramovich'in Chelsea projesinin ardından, son 5 yılda maddi gücüyle EPL'de dengeleri değiştiren ikinci takım Manchester City. Şeyh Mansur'un paralarıyla önce dört büyüğün arasına girmeye, sonra da şampiyon olmaya çalışacaklar. Footy Factor iki para babasının ilk 11 harcamasını teraziye koymuş. Şeyh'in harcaması 174, 9 milyon £. Abramovich'in hanesinde yazan rakam ise 110 milyon £. Yarım misli fark var. İki takımın alındığı zaman ki mevcut kalitelerine göre bu fark normal ama mantalite de değişik. Chelsea'nin ilk 11 transferleri Mutu ve Crespo hariç hep ortasaha ve savunmaya yönelik. Üstelik genellikle saygınlığı Chelsea'ye göre düşük takımlardan ( pembe renkliler ) alınan oyuncular. City ise forvet delisi. Chelsea'ye nazaran bambaşka bir model. Chelsea'nin yaptıkları başarılı kabul edilir, zira şampiyonluklar yaşadılar ama Joe Cole dışında da şu an bu oyunculardan hiçbiri takımda değil. City projesi henüz yeni. Değil şampiyonluk, ilk 4 yapsınlar alkışlanırlar. Asıl ilginç olan alınan oyuncuların % 82'sinin City'den daha saygın kulüplerden gelmesi. Çaplarının da City'den daha büyük olması. Bu bile büyük başarıdır esasen. Sorsan herkes Kaka başarısızlığını hatırlar, o hikayeyi anlatırlar. Algıda seçicilik işte. Go Citizens...

Etiketler:

Bielsista



Şili'nin Dünya Kupası'ndaki son galibiyetinin üzerinden 37 sene geçti. 1962 yılında evlerinde oynadıkları turnuvada Yugoslavya'ya karşı 1-0 kazanıp üçüncü olmuşlardı. Daha sonra düzenlenen 11 kupanın sadece 4'üne katılabildirler. Sonuncusu Fransa 98. Eğer büyük bir düşüşe girmezlerse 12 sene sonra 2010 Güney Afrika'da boy gösterecekler. Brezilya'nın ardından klasmanda 2.ler. Eleme grubunda Arjantin'i tarihlerinde ilk kez yendiler. Maradona'ya teknik adamlık kapısı açıldı. Montevideo'da Uruguay'a karşı tarihlerindeki ilk deplasman puanlarını aldılar. 20 sene sonra Peru'yu, 30 sene sonra da Paraguay'ı deplasmanda yendiler. Hangi saha olursa olsun atak ve hoş bir futbol oynamaya gayret ediyorlar. Birçok da genç Şilili yetenek milli takıma alındı.



Bu gelişimin doğal bir sonucu olarak teknik direktör Marcelo Bielsa şu an ülkede ilah gibi. 2010 yılında Şili'de devlet başkanlığı seçimi var. Arjantinli Bielsa için Facebook'ta grup kurmuşlar. Oy istiyorlar.

Etiketler:

Bobo Olmayınca



ASSE geçen sezon küme düşmekten son maçlarda kurtuldu. Ligin Le Havre'dan sonra en çok gol yiyen takımıydı. Jeremie Janot katkısına rağmen üstelik. Bu sene de 2 maçta 0 çektilşer. 1 atıp 5 yediler. Stoper almak ya da ortasahalarını güçlendirmek yerine santrfor arıyorlar. Bafetimbi Gomis'i kaptırdılar zira. Bobo meselesinin külleri sıcak hala. Olmayınca Vennegoor of Hesselink'e gittiler ama alamadılar. Atletico Mineiro da Tardelli için yaptıkları 9 milyon € tutarındaki teklifi reddetti. Denize düşen yılana sarılıyor sonunda. Fildişi Sahilli Boubacar Sanogo ile imzaladılar apar topar. Kaiserslautern sonra Hamburg macerası çektiği el hareketiyle bitmişti. Bremen sahip çıktı. Schaaf etkisiyle biraz kııpırdadı ama iz bırakacak kadar değil. Ibisevic'in sakatlığından sonra Hoffenheim'a gitti. İlk maçında gol attı, bir daha gören ve duyan olmadı. Daha fiziksel olan Fransa liginde en büyük meziyeti olan gücü de farklılık olmakta çıkacaktır. Bu kafayla seneye Türkiye'ye gelir.

Etiketler:

18 Ağustos 2009 Salı

Vagner Love ve CSKA Moskova



Vagner Love 5 sezondur CSKA Moskova forması giyiyor. Şampiyonlar Ligi hariç kazanabileceği her başarıyı tattı bu kulüple. Bireysel anlamda da birçok ünvanı var. Pek fazla hedefi kaldığı söylenemez artık. Rusya'da hedefi kalmadığı gibi, en büyük hedefi olan Dünya Kupası'ndan da her gün uzaklaşıyor. 2 senedir milli takım forması göremiyor ve ayrılmak istiyor Vagner Love. Daha önce de böyle talepleri olmuştu. Vagner Love için bugün eski takımı Palmeiras'ın yeni teknik direktörü Muricy Ramalho'dna ilginç bir demeç geldi. Palmeiras'a dön ve Dünya Kupası'na git çağrısı yaptı hoca. Palmeiras gibi bir kulübün Vagner Love'ın maliyetini karşılaması mümkün değil. Kiralık istiyorlar. Vagner Love açısından sorun yok. Hatta hayli istekli ama CSKA ve Zico Necid'den başka doğru dürüst santrforu olmadığı için bırakmak niyetinde değil oyuncusunu. Brezilya basınına göre bu kriz bu hafta çözülecek.

Etiketler: ,

Adriano > Kaka + C.Ronaldo



Brezilya'nın en fazla taraftarı olan kulübüdür Flamengo. Bu sene formalarına Olympikus reklamı aldılar, geniş kapsamlı da bir sponsorluk anlaşması yaptılar. Adriano geldi o sayede. Son 65-70 günlük periyodda bu anlaşmanın da etkisiyle satılan forma sayısı 435,000. 13,5 saniyede 1 forma ediyormuş kulübün açıklamasına göre. Aynı dönemde Real Madrid 16 saniyede 1 forma satmış. Kaka ve Crsitiano Ronaldo transferlerine rağmen. Bunun mantıksal önermesi postun başlığında. Yerseniz...

Etiketler:

17 Ağustos 2009 Pazartesi

Benitez'in Son Aşkı



Agger'in doğru dürüst oynadığını görmedim, sürekli sakat. Skrtel de çok sağlam sayılmaz. Carra efsane ama yaşı kemale eriyor yavaş yavaş. Benitez'in elindeki stoper rotasyonu bu. City ve Everton'dan dahi sonra gelir bana göre. Tottenham maçında gördük. Bek kalitesi, güçlü ortasaha göbeği ve total savunma anlayışıyla bu zaafın üstesinden geliyor Benitez, ama takım da düşük skorlu bir profil çiziyor bu şekilde. Stopere oyuncu alacak Benitez, şart kaldı ki. Hani bir kere de üst düzey bir adamın peşinden koşşa dişimi kıracağım. Hedefinde yine 2. sınıf bir İspanyol, daha doğrusu Basklı var. Athletic Bilbao'nun 24 yaşındaki Fernando Amorebieta'nın peşinde. Del Bosque son oynanan Danimarka maçında aday kadroya da aldı Amorebieta'yı ama saha sürmedi. Basında geçen rakam 12 milyon €. Benitez'e kebapçı çaycısı kılıklı deyince kızıyorlar sonra...

Etiketler:

UEFA Futbol Ödülleri



UEFA kulüpler bazında futbolculara verilecek ödüller için adayları belirledi. Ödüller 27 Ağustos'ta çekilecek Şampiyonlar Ligi grup kuraları esnasında verilecek. 12 kişilik aday listesinde 6 Barcelona oyuncusu var. Benim adaylarım Cech, Vidic, Iniesta, Messi...

- Mejor portero del año:

Petr Cech (Chelsea FC)
Víctor Valdés (FC Barcelona)
Edwin Van der Sar (Manchester United FC)

- Mejor defensa del año:

Gerad Piqué (FC Barcelona)
John Terry (Chelsea FC)
Nemanja Vidic (Manchester United FC)

- Mejor centrocampista del año:

Steven Gerrard (Liverpool FC)
Xavi Hernández (FC Barcelona)
Andrés Iniesta (FC Barcelona)

- Mejor delantero del año:

Samuel Eto'o (FC Barcelona)
Lionel Messi (FC Barcelona)

Cristiano Ronaldo (Manchester United FC)

Etiketler:

Van Gaal'e 3 Emir



Rakipleri ligin kalburüstü takımları olsa da, Bayern sezona hiç de beklenildiği gibi başlamadı. 2 haftada 2 puan. Dili iyi bilmediğim için perde arkasına çok hakim değilim ama gördüğüm kadarıyla Van Gaal geçmişinden ve karakterinden ödün veriyor. Sezon başında bizim klasiğimiz 4-4-2 dendi Van Gaal'e. Elde Luca Toni, Klose, Gomez gibi 4-3-3 dizilişine uymayan forvetler olunca, ilk eyvallahını verdi Van Gaal. Son Bremen maçından sonra iki emir daha aldı. Biri basın ve taraftardan. Gomez'in ilerideki yeri garanti. Partneri ise Olic, Klose ya da Toni'den biri olacak. Hoffenheim maçında Olic'i tercih etmisti. Olic sadece gol atmamış, oyun genelinde de iyi oynamıştı. Bremen maçında hafta arasında milli formayla Azerbaycan'a gol atan Klose'yi oynattı. Klose döküldü, yerine Olic girdi. Yine iyi oynadı ve Bayern beraberliği kurtardı. Basın ve taraftar Gomez'in doğal partnerinin Olic olduğuna ikna olmuş gibi. Kurcalama diyorlar Van Gaal'e. İkinci emir ise Ribery'den. Hoffe maçında sakattı, oynamadı. Bremen maçında Sosa'nın yerine ikinci devre forvet arkası olarak oyuna girdi Ribery. Maçtan sonra ise sol kanatta oynamak istediğini, o bölgede daha faydalı olacağını söyledi. Zamanında benzer niteliklere sahip Rivaldo ile tam tersi bir diyalog yaşamıştı. Rivaldo solda değil ortada oynamak istediğini deklare etmişti. Bu tür oyuncuların nerede oynadığında oyunlarının gelişeceğini, takımlarına daha fazla katkıda bulunacağını da Arda üzerinden bilahare tartışmak lazım. Şu an için ise Van Gaal'in ne yapacağı bilinmiyor ama Kaiser de ensesinde boza pişiriyor. Ribery'yi destekliyor. Başlangıç iyi olsaydı, istediği gibi meydan okurdu Van Gaal; oysa 2 maçta alınan 2 puan, kalan 2 emir için Van Gaal'in eyvallah deme yüzdesini arttırıyor gibi. Olic neyse de, Ribery solda oynarsa Schweinsteiger - Hamit ikilisinden biri pişman olacağa benzer. Biri geçen sezon ortasında Juventus'un, diğeri de bu sezon başında aldığının 2,5 mislini öneren Fenerbahçe'nin kapısından döndü.

Etiketler:

İtalyanların Fener Aşkı



Roma ve Torino basını önce Lugano sonra da Poulsen ile bu sezon iyi ekmek Fenerbahçe'den. Bu kez de Grygera var manşette. Haberde Fenerbahçe'nin Edu'nun kontratını feshedemediği için Grygera'yı alamadığı yazıyor. Grygera için bahsi geçen rakam 5 milyon €. Çeşitli kaynaklarda Juventus'un bu kaynaktan mahrum kalmasından ötürü De Silvestri ve Zaccardo transferlerinde sorun yaşadığı da anlatılmış. Güzel haber. Grygera gelirse Lugano ile iyi bir ikili olabilirler. Bilica da kulübeyi zenginleştirir, mesut olurum. Ama ya İtalyanların Türkiye'deki yabancı sınırından haberi yok ya da Alex Türk pasaportu filan aldı sanıyorlar. Lugano transferi ile Fenerbahçe'nin kontenjanı doldu. Bu demektir ki Edu'nun sözleşme işi çözüdü, oysa hala takımla antrenmana çıkıyor. Niye ?

Etiketler:

Mevlüt'ün Paris Günlüğü #1



Bu sene yurtdışındaki temsilci sayımız bir elin parmakları kadar. Mevlüt Erdinç bu gruptaki az sayıda Türk futbolcudan biri. Bana göre Avrupa futboluna en uygun ve en nitelikli santrforumuz. Üstelik, yanılmıyorsam 8 milyon € ile, en çok ödenen oyuncumuz. Özel bir ilgiyi hakediyor. Paris Saint Germain taraftarıyla, yönetimiyle kaotik bir kulüp, gidip de tutunamayan çoktur oysa Mevlüt süper başladı. Seyircisinin önündeki ilk maçta golünü attı ve 3-1 kazandılar Le Mans karşısında. Sadece antrenmana Türk bayraklarıyla gelen PSG taraftarının değil kulüp resmi sitesinin ve Le Parisien gazetesinin de gözdesi bu aralar. Peşpeşe iki röportaj yapılmış Mevlüt ile. Yeni bir oyuncunun söylediklerinden çok da farklı değil söyledikleri ama ilginiç bir anektod var. Bir antrenman sonrası polis çevirmesinde durdurulmuş. Mevlüt'ün evraklarını istedikten sonra Türk olduğun için seni tutukluyoruz demişler. Ama biz de PSG taraftarıyız deyip karşılıklı gülüştükten sonra bırakmışlar. Fotoğraf gol attığı maç sonrasında soyunma odasından. Mikrofonu tutan geçen sene takımın en çok gol atan oyuncusu, bu sene ise Mevlüt'ten kesik yiyen Hoarau.

Etiketler:

16 Ağustos 2009 Pazar

Fenerbahçe 3 - 0 Sivasspor



Kadıköy'de ılık bir yaz akşamı, bilet fiyatlarına rağmen dolu tribünler ve Fenerbahçe sahada. Bir taraftar için daha keyiflisi yoktur sanırım. Sahadaki görüntü de bunu destekleyince akşam Fenerbahçe adına unutulmaz oluyor.

Önce Sivasspor'a bakalım. İleride iki pivot Ersen ve Kamanan. Arkalarında Onur, Cihan, İbrahim ve Kadir'den oluşan bir ortasaha. Savunmanın göbeğinde Yasin ve Sedat. Kanat bekleri ise Murat Sözgelmez ve Hayrettin. Onur hariç fizik olarak güçlü ama teknik olarak dümdüz, sıfır üretken bir takım bu. Akla oyunu kilitlemek ve Ersen & Kamanan ikilisinden seken toplardan üretmek dışında bir plan getirmiyor. Sahada da bundan farklı ya da Fenerbahçe'nin zaaflarına odaklanan bir plan göremedim. Örneğin sürekli 2. bölge ve ilerisinde oynayan Fenerbahçe kanatlarının arkasına sarkmayı düşünebilirdi Bülent Uygun. Özellikle de Roberto Carlos ve Andre Santos ikilisinin arkasına. Oysa sahaya çıkan kadroda o kanadı hem fizik olarak hem de teknikleriyle zorlayacak Musa ile Abdurrahman yoktu. Kulübeyi ısıtıyorlardı.

Fenerbahçe elindeki top hakimiyeti çok yüksek olan bu kadrosuyla bu Sivasspor'a karşı üstünlük kurmakta haliyle zorlanmadı. İki kanat beki, Emre ve hücumdaki 4'lü ile sürekli Sivas yarısahasındaydılar. Savunmanın öne çıkması, Cristian'ın da arkadan oyunu çabuk ve isabetli başlatmasıyla maçı başından sonuna kadar 2 ve 3. bölge arasında oynadı Fenerbahçe. Yüksek yüzdeyle paslaştı ve kopuk kopuk da olsa tempo yaptı ama kale hep uzaktan zorlandı. Bu dominasyonun getirmesi gereken pozisyon zenginliği cezasahası içerisinde sağlanamadı. Yaşanan pozisyon kısırlığının bana göre beş ana sebebi var.

Birincisi Alex'in sakatlanmasından sonra Deivid'in oyunu çok ortaya sıkıştırması. İkincisi yine Deivid'in imkanı bulduğunda final pasını Alex kadar kaliteli yapamaması. Üçüncüsü top kenarlara indiğinde hücumdaki 4'lünün ve hatta arkadan gelen ikilinin hava hakimiyetinin olmaması. Dördüncüsü Guiza'nın bu maçta doğru koşuları yapamaması, doğru pozisyon alamamaması. Beşincisi de oyunun çok fazla durması.

Sondan başlayarak gidelim. Fenerbahçe oynadıkça açılan, ritmini bulan, 4-2-3-1'in meyvesini toplayabilen bir takım. Özellikle ilk yarıda oyun taç atışlarından, su molasından ve bilhassa Sivas'ın anti futbolundan ötürü çok fazla durdu. Fenerbahçe bir türlü devamlılık sağlayamadı. Amaç kanat beklerini oyuna sokmak olsa da Andre Santos ve Kazım çok fazla içeri katettiler. Emre, Cristian ve Deivid'in arasına girdiler. Orada ayrıca Guiza ve ve Sivasspor kalabalığı olunca, oyun sıkıştı. İlk yarı boyunca da Andre Santos'un sol çaprazdan ve Deivid'in penaltı noktasından attığı şut dışında pozisyon bulunamadı.

İkinci devre uyarı gelmiş olacak, oyun biraz daha kenarlara açıldı, Gökhan ve Roberto Carlos'a oynanmaya başlandı. Deivid biraz daha arkada kaldı. İlk yarıya göre de top sahada daha fazla kalınca, katlana katlana geldi Fenerbahçe. Guiza kayboldu belki ama arkadaki blok fırsatlar yakaladı. 50. dakikada Emre'nin iki direğe çarpıp dönen şutu ve Roberto Carlos ile Gökhan'ın sürekli Sivas cezasahasına girişleri, oyunun devamında yaşanacaklarının ilk işaretiydi. 58. dakikada Önder'in kafası direkten döndü. 2 dakika sonra Deivid altıpastan kafayı vuracakken cezasahasında Hayrettin'in müdahalesiyle indirildi. Gol ise 70. dakikada Kazım'ın ayağından geldi. Ofsayt da olsa bu golün er ya da geç geleceği aşikardı.

Ardından Emre'nin kornerden Sasu vari attığı ikinci gol... Gece, Andre Santos'un yaptığı muhteşem slalom ve son vuruşu ile gelen 3-0'lık galibiyetle kapandı. Liderlik korundu.

Fenerbahçe artık temposuyla, artan coşkusuyla, hücumda çoğalışıyla, henüz çok devamlı olmasa da zaman zaman başarıyla uyguladığı presiyle, agresif ve 70'ten sonra oyunu koparabilen fiziki yapısıyla umut veren bir takım. Daum'un elinin değdiği belli. Eğer Daum elindeki geniş kadroda doğru ve iyi bir rotasyon uygulayabilirse üç kulvarda da başarılı olacak kapasiteye sahip bu Fenerbahçe. Ki bu maç özelinde Daum'a tek eleştirim de bununla ilintili. Oyun sıkıştığında Kazım'ın bölgesine Deivid'i çekip, oyuna Semih'i alabilirdi. Beklemeyi tercih etti 'Dahi'.


Birkaç bireysel gözlem ile bağlayalım yazıyı. Cristian bilhassa ikinci yarıda, geçen sene takımın yokluğunu en çok hissettiği Aurelio'dan daha iyi bir görüntü verdi. Adam kovaladı, top çaldı, agresif oynadı, hücumda gözüktü. Doğru zamanda, doğru yerde top aldı ve o topları iyi kullandı. Aurelio'dan ekstra olarak çabuk da kullandı. Ligi, takımını ve rakiplerini tanıdıkça; her geçen maç daha da iyi oynuyor. Savunmada Bilica sakar ama hepsi topla oynama sevdasından. Hayati hataları yapan ise Önder. Üstelik bu maçta doğru pozisyon almasına rağmen yaptı. Her iki devrede de Kamanan'ın bulduğu iki pozisyonun kahramanıydı. Birinde Cristian kademesine girdi ve Kamanan şutu atamadan topu kayarak çaldı. Diğerinde ayağını yatırarak, yarım voleyle iyi bir şut çıkardı Kamanan, ama Volkan müthiş çıkardı. Ki bu pozisyon maçın dönüm noktasıdır. Ayrıca ofsaytla kesilse de, Ersen'den penaltı noktasında yediği bir çalım var. Genel kalitesizliğiyle birlikte bunlar hep Lugano'nun imzasının kıymetini arttıran unsurlar.

Gökhan Gönül için söyleyecek kelime bulamıyorum. Tartışmasız Türkiye'nin en Avrupalı oyuncusu. Orta kalitesini de arttırırsa Avrupa'nın 1. torba takımlarında oynayacak yegane Türk. Fenerbahçe adına bu maçın Emre ile birlikte en iyi oyuncusuydu.

Etiketler: , ,

Manchester United 1 - 0 Birmingham



Hem gidenler, hem gelenler, hem bu oyuncuların arasındaki kalite farkı ve sistem içindeki rollerine alışma süreci, hem Van Der Sar-Ferdinand-Vidic duvarının eksikliği, hem de Manchester United'ın son senelerdeki kötü başlama alışkanlığını düşünerek sancılı bir maç bekliyordum. Rakip Birmingham olunca sancılının yanına kötü tabirini eklemek de yanlış olmaz. Beklediğimden çok da farklı geçmedi ama şaşırtıcı detaylar da yok değildi.

Alex Ferguson klasik bir 4-4-2 ile sürdü takımını sahaya. 4-4-Rooney-1 de denebilir aslında. Sabit bir yerde duran, ya da belirli bir alanda oynayan santrfor profilinden çok uzak Rooney. Serbest ama faydalı oynuyor. İlk devre boyunca Birmingham kalesini zorlayan, araştıran Hart'ı yere yatıran tek adamdı. Valencia ve Nani'den oluşan kanatlar henüz istenilen ahenkten çok uzaktalar. Oyun içinde parladıkları anlar oluyor ama takımla olan diyalogları, bütünlükleri zayıf. İlk devrede organize gelişen iki atakta Valencia'nın net pozisyonda Berbatov'u iki kez görmeyişi var. Keza bu maçta arkasında oynayan ve daimi partneri olması işten bile olmayan Fabio ile de çok iyi anlaşamadılar ilk yarıda. Sol taraf için de benzer cümleler kurulabilir. Hepsi zaman işi.

Beklerin çok etkili kullanılamadığı, Berbatov'un uykudan zorla kaldırıp sahaya getirilmiş görüntüsü veren hali, ortasahada Fletcher'ın maçın geneline yaydığı muazzam dinamik oyununa Scholes'un ayak uyduramayışı, savunmada Foster - Evans - O'Shea hattının yarattığı çekingenlik... Hepsi Manu'nun temposunu düşüren detaylar. Buna Birmingham'ın sağlam, tedbirli ve blok halinde hareket eden 4-1-4-1 kurgusu da eklenince ortasahada kilitlenmiş bir maç oldu. Rooney'in golü bile değiştirmedi görüntüyü. Ne Birmingham beraberlik için acele etti, ne de Manu 2. gol için bastırdı. Tam bir sabır oyunu vardı sahada. Birmingham'ın çizgiden çıkarılan kafa şutu, Manu'nun da Fletcher ile devre sonunda kaçırdığı gol dışında tribünleri uğuldatacak pozisyon yoktu koca devrede.

Sakatlanan Nani yerine giren Giggs, maçın ortasında Jerome yerine giren Gary O'Connor değişikliği de hareketlendirmedi oyunu. 75. dakikada Alex McLeish risk alıp savunmanın önündeki Carsley'i oyundan aldı, yerine Ekvadorlu Chucho'yu O'Connor'ın yanına supporter olarak sürdü. O zaman maç maça benzedi. Birmingham ortasahanın teknik kapasitesi ortasaya çıktı, topa hakim olmaya başladılar. Barry Ferguson eski Rangers günlerindeki karakterini sahaya yansıttı. Birmingham'ı organize etti. Savunma bekleri Vignal ve Carr oyuna katılmaya başladı. Yayın çevresinde daha çok gözüktüler, kötü de vursalar daha fazla şut imkanları oldu. 78. dakikada da Chucho ile çok net bir pozisyondan faydalanamadılar. Böyle bir deplasman için bence başarılı bir plan ama sonuç alınamadı.

Alex Ferguson açısından bence Berbatov'a bu kadar dayanmak ve Anderson'u oyuna almamak hatadır. Bilhassa Anderson deliciliğiyle çok etkili olabilirdi. Üstelik kenara da gelmişti. Evans'ın sakatlığından ötürü Wes Brown zorunlu olarak oyuna girdi ama birkaç dakika sonra Anderson da girebilirdi. Manu Ekim ayına kadar ne kadar az puan kaybederse Ferguson o kadar mutlu olacaktır. Gidenlerden sonra Giggs, Scholes, Fletcher, Rooney gibi tecrübelilerin sazı eline alması lazım. Fabio pırıl pırıl parladı. Fletcher bu maç özelinde en beğendiğim kırmızı şeytanlardı. Birmingham bu disiplinini korursa, toplama bir takım olmasına rağmen küme düşmeyecek görüntüsü verdi bana. Henüz erken ama bu maç özelinde yeni transferlerin büyük katkı sağladığını söylemek yanlış olmaz. City'de Jr. Schmeichel'in ipini kesen Joe Hart kalede çok iyiydi. Ortasahada Barry Ferguson ve Cardiff'ten gelen Roger Johnson'ı da beğendim.

Etiketler:

Bienvenido Lugano



Lugano'nun kendisine önerilen paralara Avrupa'da oynamak yerine Fenerbahçe'de kalmak istediği bilinen bir gerçekti ama 2-3 aylık sürecin sonu öyle demiyordu. Sonunda İtalyan basınına güvenip adios demiştim. Habere güvenmemin sebebi Muslera'nın ağzından yazılan demeç ve Aziz Yıldırım'ın Figer'e imza parası vermeye yanaşmamasıydı. Üstelik çok da kesin bir dille yazılmıştı haber. Taca çıktık. O haberler Figer'in işiymiş. Lugano ile Figer'in savaşından galip çıkan senelik 1.5 milyon € garanti, toplamda maksimum 1 milyon € maç başı karşılığı 4 sene daha Fenerbahçe'de oynayacak olan Lugano ve dediğini yaptıran Aziz Yıldırım. Çok eleştirdik ama bu dirayetten ötürü de tebrik etmek lazım. Figer'in menajerlik ücreti duyduğuma göre 500 Bin €. Takımın yerlerde sürünen savunma kalitesi böylece normale dönmüş oldu ama yine de 1 oyuncu lazım oraya. Şimdi bu haberi kutlama zamanıdır. Pazar günü daha güzel bir haberle uyanamazdım. Bir de Tuncay gelirse...

Etiketler: ,

Daum & Rijkaard ve Hughes'un Kaderi



Citizen sükseli kadrosuyla, Ewood Park gibi zor bir deplasmandan 2-0 ile döndü. Geçen sezon City'nin en büyük sorunuydu deplasmanda puan toplayamamak. Bu başlangıç ile özgüven kazandılar. Üstelik tam 1 yıl sonra da ilk kez bir deplasmanı gol yemeden kapattılar. Umut verici, coşkulu bir başlangıç ama sahadaki görüntü City adına kötüydü. Oyunun genelindeki görüntüde, Adebayor'un maçın başında attığı enfes golün ne kadar önemli olduğunu daha iyi anlaşıldı.

Hughes kalıpların teknik adamı değil. Problemlerle uğraşmayı seven, onları çözecek keskin zekaya ve esnekliğe sahip bir isim. Ancak kadroda bu kadar fazla ve isimli hücumcu olunca, bir noktadan sonra ödün vermek kaçınılmaz oluyor. Elinizdeki fazlalıkları atamazsanız yandınız, çünkü o zaman onları sahadaki şablona zoraki uydurmak zorundasınız. Aksi takdirde ne kadar iyi taktisyen, ne kadar karizmatik, ne kadar kariyerli olursanız olun oynamayanlar sizi yıpratacaktır.

Bunun acısını bir Fenerbahçeli olarak ben yıllarca çektim. Yıllarca forvet fazlalılığı yüzünden şablon yerleştirememiş bir kulüptür Fenerbahçe. En son örneği de Daum döneminde takım kendi çapında kusursuz bir 4-2-3-1 uygularken, Anelka'nın alınmasıdır. Ne Anelka ne de o zamanların formda adamı Nobre kesilemeyeceğinden ötürü mevcut şablondan vazgeçilmiş ve 4-2-2-2'yi andıran asimetrik ve ne idüğü belirsiz bir şey oynanmıştı. 2004 - 2005 sezonunda takım bu transferin ardından ikinci devre düşüşe geçmiş, sezon güç bela kurtarılmıştı. 2005 - 2006 sezonunda ise bu kadar şanslı olunamamıştı. Oysa Anelka ne zaman havuzda tedavi olsa ya da Paris'e iğne vurdurmaya gitse takım coşuyordu.

Rijkaard aynı sorunu Barcelona ile geçirdiği son sezonda yaşamıştı. Takımda Ronaldinho, Messi, Eto'o, Deco varken; arkalarında da iki genç ama olgun yetenek Giovani Dos Santos ve Krkic beklemesine rağmen yapılan Henry transferi Barcelona'yı uçurmamış krize sokmuştu. Schuster şampiyon olurken, Rijkaard 3. olmuş ve koltuğunu Guardiola'ya bırakmıştı. Guardiola'nın gelir gelmez ilk icraatı da Ronaldinho ve Deco'yu sepetlemek ve o rotasyonu daraltmak olmuştu.

Hughes eğer şimdiden önlemini almazsa, bütün sezon zamanında Daum ve Rijkaard'ın uğraştığı bu rotasyon meselesiyle uğraşmak zorunda kalacak. Blackburn karşısında SWP, Robinho ve Adebayor normal seçimlerdi ama Bellamy öyle değil. Fakat geçen sezon müthiş bir profil çizdikten sonra Bellamy'yi de kesmek olmazdı. Hughes muhtemelen Barry'yi savunmanın önündeki ilk ortasaha olarak kullanıp SWP ve Ireland'ı da içte kullanmak istedi. İleride de Robinho - Adebayor - Bellamy üçlü oynayacaktı ama çok çabalasa da SWP yerini kaybetti ve alıştığı yer olan kenara kaçtı. Bellamy de aynı şekilde destekçi forvet olarak Adebayor'un etrafında dolandı. 4-3-3 oldu 4-2-4. SWP yine Mourinho tedrisatından geçmiş adam. Dövsen de, etme desen de yardım eder bekine oysa Robinho öyle değil. Feriştahı gelse döndüremez. Dönmedi de. Bridge kan kusmuştur maçın sonunda çünkü önünde iç oyuncusu da yoktu. Barry ve Ireland ikili bir blok olarak yer aldı ortasahada.

Blackburn rahat geçti bu ortasahayı. Savunma da geçen seneye göre 3 farklı oyuncudan oluşunca hem kenarlardan hem de ortadan deldiler City'yi. Bilhassa sağdan Jacobsen ve Diouf çok etkiliydi. İleride de Roberts ve Mc Carthy çok zorladılar Toure - Dunne tandemini. Dua etsinler sağ bekte Micah Richards gibi stoperden dönme, ve çok çabuk ve zamanında kademe yapan bir oyuncu vardı. Yine de maçın adamı Shay Given.

Hughes'un bugünkü oyunu iyi okuması ve değerlendirmesi lazım. Blackburn'un City'ye göre iki kat fazla gol grişimi, pozisyonu ve kaleyi bulan şutu var. Ama en önemlisi rotasyonu cesurca ve doğru yapması lazım. Daha bunun Santa Cruz'u var, Tevez'i var. Benim A planım Robinho - Adebayor - Tevez; B planım da SWP - Santa Cruz - Bellamy olurdu.

Kısacası 2-0 aldatmasın. Aldatırsa, seneye İtalya'dan sıkılan Mourinho yoklamaya başlar Hughes'un oturduğu koltuğu.

Etiketler: